
Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi Şiir Tahlili – Recaizade Mahmud Ekrem
Tanıtım & Şair Bilgisi
Recaizade Mahmud Ekrem, Tanzimat sonrası edebiyatın en önemli şairlerinden biridir. Onu edebî hayatında farklı bir noktaya taşıyan özellik, şiirlerinde “teessür” temasını sürekli işlemesidir. Eserlerinde hüznü, ağlamayı ve içe kapanışı yoğun bir biçimde işleyen şair, bu yönüyle Servet-i Fünun kuşağına giden edebî çizginin hazırlayıcısı kabul edilir. Özellikle bireysel duyguların öne çıktığı şiirlerinde, melankoli ve romantik duyarlık dikkat çeker.
İçindekiler (Hızlı Erişim)
- Tanıtım & Şair Bilgisi
- Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi Şiiri
- Zihniyet / Dönemsel Arka Plan
- Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri)
- Dil & Üslup Teknikleri
- İmgeler ve Semboller
- Söyleyiş Tarzı
- Ses ve Ahenk Unsurları
- Anlatım Teknikleri
- Üslup Değerlendirmesi
- Tema & İçerik Analizi
- Ana Tema: Ölüm ve Hüzün
- Yan Temalar: Hasret ve Vefasızlık
- Tabiat – Ruh Hâli İlişkisi
- Çatışma: Sessizlik ile İçsel Fırtına
- İletişim ve Mesaj
- Gerçeklik, Gelenek & Şair-Şiir İlişkisi
- Gelenekle Bağlantı
- Modern Duyarlık
- Gerçeklik Anlayışı
- Şair–Şiir İlişkisi
- Yorum & Değerlendirme
- Güçlü Yönler
- Zayıf Yönler
- Kime Hitap Eder?
- Estetik Değeri
- Son Not
“Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi”, Recaizade’nin bu yönünü en açık biçimde ortaya koyan eserlerinden biridir. Şiirin her bölümünde tekrarlanan “Andım o bî-vefâyı garîbâne ağladım / Geldi hayali dîde-i giryâne ağladım” beyitleri, şairin sürekli teessür hâlini ve ağlama temasını merkezde tuttuğunu gösterir. Bu tekrar, yalnızca bir duygusal motif değil, aynı zamanda şiirin iskeletini oluşturan yapısal bir unsurdur.
Eser, romantik edebiyatın tipik unsurlarını barındırır. Gece, mezarlık, ay ışığı, hayalet ve yalnızlık gibi unsurlar şiirde atmosferi kuran temel öğelerdir. Bu semboller, okuyucuda hem metafizik bir ürperti hem de bireysel bir hüzün uyandırır. Recaizade, bu yönüyle hem divan edebiyatının teessürcü çizgisine hem de romantik edebiyatın bireysel duyuşuna yaklaşır.
Şair ile şiir arasındaki bağ, daha çok mizacında yer alan hassasiyetler üzerinden kurulur. Recaizade’nin bireysel hayatındaki kayıplar, kişisel kırılganlıkları ve sanat anlayışı, bu şiirde yoğun bir melankoli atmosferine dönüşmüştür. Mezarlık dekoru, sevgilinin hayali, gecenin sessizliği ve sürekli teessür isteği birleşerek şairin kişisel evrenini yansıtır.
Dil açısından bakıldığında ise şiir, ağır bir söz varlığı ve Arapça-Farsça terkiplerle örülüdür. Bu durum, eserin yer yer yoğun ve anlaşılması güç bir hale gelmesine yol açar. “Mahall-i tevakkuf, dûr-geşte, âzim-i geşt ü güzâr” gibi ifadeler, klasik üslubun yükünü taşırken, aynı zamanda bireysel hissin lirizmini de destekler. Bu ikili yapı, şiiri hem geleneğe bağlı kılar hem de yeni bir bireysel duyarlığın kapısını aralar.
Sonuç olarak, “Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi”, Recaizade Mahmud Ekrem’in bireysel hüzün evrenini romantik dekorla birleştirdiği bir şiirdir. Bu eser, sonraki kuşaklarda gelişecek teessür merkezli şiir anlayışının öncülerinden biri olarak değerlendirilebilir.
Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi Şiiri
Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi
Recaizade Mahmud Ekrem
I
Bir şebdi köyde âzim-i geşt ü güzâr idim
Ahyâya dûr-geşte vü emvâta câr idimYâni mezârlıkdı mahall-i tevakkufum
Yalnızca anda hâk-nişîn-i mezâr idimTopraktı her mezâr-ı fakirane bî-ruhâm
Fakrımla ben de zâir-i zî-ibtisâr idimCismimle çün alâmet-i makber sükûn-nümâ
Fikrimle ilk muztarib ü bî-karar idimVahşetle hâzırûn nazar-endâz idi bana
Zirâ ki içlerinde garibü’d-diyâr idimEtraf pürdü nâle-i gûk u hezâr ile
Lâkin sükût-ı mevkie ben gûş-güzâr idimGiryân idim fakat gözüm âzâdc-i dümu’
Yoktu lebimde nâle fakat nâle-kâr idimÇökmüştü ol kadar dile bâr-ı girân-ı derd
Kim âh çekmeye bile bî-iktidar idimAndım o bî-vefâyı garîbâne ağladım
Geldi hayali dîde-i giryâne ağladımII
Âriydi gök nümâyiş-i reng-i sehâbdan
Envâr akardı her tarafa mâhtâbdanSamt ü sükûn o mertebe hâkimdi mevkie
Kim muztaribdi bende olan iztirâbdanBenzerdi gâh o ses ki gelirdi baîdden
Ol savta kim tahassul eder âsiyâbdanLeylin rutûbeti geçerek tâ zemîne dek
Bir bûy-ı uhrevî duyulurdu türâbdanDehşet bulurdu dil müteharrik zılâlden
Emvât kaldırırdı serin sanki hâbdanAtfeyledim derûna nigâh-ı tahassürü
Duydum şu gizli nâleyi kalb-i harâbdan“Var mıydı kimse bende olan derde uğramış
Şunda huzur içinde yatan şeyh ü şâbdanAmma yine bu derd iledir zevk ü lezzetim
Kurtarma ey Huda beni bu iktirâbdan!”Andım o bî-vefâyı garîbâne ağladım
Geldi hayali dîde-i giryâne ağladımIII
Bir ucbe ses gelirdi derinden şebîh-i âh
Vahdet teneffüs eyler idi sanki gâh gâhEşcârdan zemîne düşen sâye-i kesîf
Çekmişti pîşgâhıma bir perde-i siyâhOl zulmet-i amîka-i hîçî-nümûdda
Pervâz ederdi dehşet ile tâir-i nigâhTamik ede ede o zalâm-ı şedîdeyi
Fikrimde hâsıl oldu biraz nûr-ı intibahBir hayın olmadan –dedim– eyvah masdarı
Gitti hevâ yolunda hayâtım yazık!.. Günâh!Kasriyyet-i fiâlimi söylerdi lîk hep
Feryâd edip ayaklarım altında her gıyâhKandım bu hikmete –dedim– olmuş demek ezel
Dîdâr-ı aşk ile mütecellî bana İlâhÖmrüm ki yandı âteş-i aşka bu âna dek
Sevdâ yolunda isterim olsun bütün tebâlıAndım o bî-vefâyı garîbâne ağladım
Geldi hayali dîde-i giryâne ağladımIV
Semtin sükûn u zulmeti artardı dembedem
Gûyâ çekerdi ka’rına doğru beni ademDehşetle doldu hâne-i kalbim fakat yine
Aslâ hayal ü hatırıma gelmedi nedemNâgeh tecessüm eyledi karşımda bir vücûd
Bir kahramân-ı işve, mehâbetli bir sanemEmvâc-ı nûrvân vücûd-ı latifini
Örterdi nîm sütre-i beyzâsı ham-be hamMüdhişti gözleri, deheni lerzedâr-ı hışm
Giysûsu târmâr idi ebrûlan behemNûr-ı nigâhı berk-i belâdan nişân idi
Seyyâl bir alevdi feminden çıkan sitemRef eyleyip hevâya tehevvürle bir elin
Takrîb ederdi nezdime kendin kadem kademEttim kıyâm düşmek için pây-ı kahrına
Eyvâh uçtu gitti o nûr-ı semâ-haremAndım o bî-vefâyı garîbâne ağladım
Geldi hayali dîde-i giryâne ağladımV
Daldım yine zeminine deryâ-yı fikretin
Oldum dûçâr-ı hevb nihengân-ı mihnetinYârab! –dedim– tükendi hayâtım o bitmedi
Pâyânı yok mu renc ü ezâ-yı muhabbetinAzâdî-i dili bana rûzî mi kılmadın
Her dem esîri olmadayım ben bir âfetinGönlümde olmasa karasevdâ-yı çeşm-i yâr
Neydi işim içinde bu deryâ-yı zulmetinTebdîl-i ıyş, naql-i mekân, hepsi bî-eser
Yok mu Hudâ cihanda devası bu illetinYok çünkü pençesinden ümîd-i halâs-ı dil
Ver bari rahm kalbine ol bî-mürüvvetinBir kerrecik daha görün ey nûr-ı çeşm ü cân
Öldürdü hasretin beni… öldürdü hasretinHayfâ! diriğ!.. yollu bir âvâze duydum âh
Hâlim dokundu gönlüne sahrâ-yı vahşetinAndım o bî-vefâyı garîbâne ağladım
Geldi hayali dîde-i giryâne ağladım
Zihniyet / Dönemsel Arka Plan
“Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi”, Tanzimat’tan sonra Osmanlı toplumunun geçirdiği zihniyet dönüşümünü yansıtan metinlerden biridir. Tanzimat ile birlikte edebiyat, yalnızca sosyal faydayı ve toplumsal sorunları dile getirmekten çıkmış; bireysel duyuşların, melankolik duyguların ve şahsi acıların da sahnesi olmuştur. Recaizade Mahmud Ekrem’in bu şiiri, işte tam da bu bireysel duyarlığın gelişiminde önemli bir örnek teşkil eder.
- yüzyılın ikinci yarısı, Osmanlı toplumunda hem siyasi hem de sosyal çalkantıların yoğun yaşandığı bir dönemdir. Batı’ya açılma, modernleşme çabaları ve geleneksel değerlerle çatışmalar, aydınların hayat görüşlerini doğrudan etkiler. Bu süreçte şairler, bir yandan toplumun meselelerini dile getirirken bir yandan da bireysel yalnızlıklarını ve ruhsal bunalımlarını yansıtır. Recaizade, Namık Kemal gibi toplumsal faydayı önceleyen şairlerden farklı olarak, ferdî duygulara yönelmesiyle bu değişimin önemli bir temsilcisidir.
Şiirin atmosferi, dönemin romantik edebiyat anlayışını güçlü biçimde yansıtır. Gece, mezarlık, ay ışığı, gölgeler ve hayalet gibi motifler, yalnızlık ve hüzün duygusunu artırır. Bu unsurlar, Batı’daki romantik şairlerin “mezarlık edebiyatı” ya da “gece manzaraları”yla kurduğu bağın Türk edebiyatındaki izdüşümü gibidir. Böylece şiir, yalnız bireysel bir iç döküş değil, aynı zamanda dönemin edebî anlayışının da göstergesidir.
Eserin ruhunda, Divan şiirinin metafizik duyarlığının etkileri de sezilir. Ancak bu etkiler, toplumsal fayda gözetmekten ziyade bireysel bir hüzün ve içsel bir teessür üzerinden işlenmiştir. Bu durum, hem geleneksel şiir ile modern duyuş arasında bir köprü kurar, hem de ara nesil şairlerinin Servet-i Fünun kuşağına bıraktığı mirası açıkça ortaya koyar.
Kısacası, bu şiir yalnızca Recaizade’nin kişisel duyuşunun değil, aynı zamanda Tanzimat sonrası Osmanlı toplumunun yaşadığı zihinsel dönüşümün bir ürünüdür. İçinde yaşanılan dönem, bireyin yalnızlığı ve ölüm karşısındaki ürpertisiyle birleşmiş; ortaya hem bireysel hem de dönemin ruhunu yansıtan bir eser çıkmıştır.
Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri)
Bu bölüm şimdilik yazılmayacak. Şiirin nazım biçimi, ölçüsü, kafiye-redif düzeni ve yapısal özellikleri üzerine teknik çözümlemeler daha sonra eklenecektir. İlgili açıklamalar eklendiğinde, Yorum & Değerlendirme kısmında da bu yapısal yönlere dair değerlendirmeler ayrıca yer alacaktır.
Dil & Üslup Teknikleri
“Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi”, Recaizade Mahmud Ekrem’in dil ve üslup anlayışını yansıtan önemli örneklerden biridir. Şairin kullandığı dil, bir yandan Divan şiirinin alışkanlıklarını taşırken, diğer yandan romantizmin etkisiyle bireysel duyuşu öne çıkarır.
İmgeler ve Semboller
Şiirde gece, mezarlık, ay ışığı, gölge, nâle (inleyiş), hayalet ve rüzgâr gibi imgeler yoğun biçimde kullanılır. Bu imgeler, yalnızlık duygusunu pekiştirir ve şiire gotik-romantik bir atmosfer kazandırır. Ay ışığı ile gölgeler arasındaki tezat, ölüm ve yaşam arasındaki gerilimi çağrıştırır. Mezarlık ise sadece ölülerin mekânı değil, şairin içsel huzursuzluğunun sahnesidir.
Söyleyiş Tarzı
Şair, bireysel duygusunu doğrudan ifade etmek yerine, tekrarlar ve duygusal yoğunluğu artıran söz kalıplarıyla dile getirir. “Andım o bî-vefâyı garîbâne ağladım / Geldi hayali dîde-i giryâne ağladım” beytinin her bölümün sonunda yinelenmesi, hem bir nakarat görevi görür hem de şairin duygusal kırılganlığını vurgular. Bu tekrar, şiire musikîsel bir ritim kazandırır.
Ses ve Ahenk Unsurları
Şiirde gözyaşı, iç çekiş, inilti gibi ses çağrışımları öne çıkar. “Nâle”, “giryân”, “âh”, “iztirap” gibi kelimeler hem anlam hem de fonetik açıdan şiire ahenk katar. Uzun ünlüler ve benzer ses tekrarları, hüzünlü atmosferi güçlendirir. Ayrıca mezarlığın sessizliği ile şairin iç dünyasındaki fırtınanın karşıtlığı, ahenkli bir zıtlık oluşturur.
Anlatım Teknikleri
- İçsel Monolog: Şair, yer yer doğrudan kendi ruh hâline seslenir. Bu durum, okuyucuya şairin iç dünyasına tanıklık etme imkânı verir.
- Tezatlar: Sessizlik–inilti, hayat–ölüm, ışık–karanlık karşıtlıkları şiirde sürekli bir gerilim yaratır.
- İmgesel Yoğunluk: Özellikle gölge, ay ışığı ve mezarlık unsurları, soyut duyguları somut imgelerle aktarır.
- Romantik Etki: Batı’daki romantik şiirin etkisiyle, tabiat unsurları bir dekor değil, şairin ruh hâlini yansıtan bir ayna işlevi görür.
Üslup Değerlendirmesi
Şairin dili yer yer ağır terkiplerle doludur. Arapça-Farsça kelimeler, klasik edebiyat geleneğinin izlerini taşır. Ancak bu yoğunluk, şiirin lirizmini zayıflatmak yerine, duygusal atmosferi güçlendirir. Romantik edebiyatın bireysel duyarlığıyla Divan şiirinin estetik alışkanlıkları birleşerek şiire özgün bir söyleyiş kazandırır.
Tema & İçerik Analizi
“Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi”, tematik olarak bireysel duyarlığın ve romantik melankolinin birleştiği bir şiirdir. Eserin merkezinde ölüm, yalnızlık, hüzün, hasret ve unutulmuşluk gibi duygular yer alır. Şair, bu temaları mezarlık atmosferi üzerinden işler; böylece dış mekân ile içsel dünya arasında güçlü bir paralellik kurar.
Ana Tema: Ölüm ve Hüzün
Şiirin bütününde ölüm düşüncesi hâkimdir. Mezarlık dekoru, yalnızca ölülerin hatırlatıldığı bir yer değil, aynı zamanda şairin içsel yalnızlığının mekânıdır. Ölüm, burada kaçınılmaz bir gerçeklik olmaktan çok, insanın duygu dünyasını besleyen bir kaynak hâline gelir. Şair, ölülerin huzurunu kıskanır, kendi iç dünyasındaki fırtınaları ise onların sükûnetiyle karşılaştırır.
Yan Temalar: Hasret ve Vefasızlık
Şiirde sürekli tekrarlanan “Andım o bî-vefâyı garîbâne ağladım / Geldi hayali dîde-i giryâne ağladım” beyti, hasret ve vefasızlık temasını öne çıkarır. Şairin “bî-vefâ” diye andığı bir sevgili ya da kayıp, şiirin bütün duygusal yükünü taşır. Dolayısıyla mezarlık yalnız ölümün değil, aynı zamanda sevgisizlik ve terk edilmişliğin de sembolü hâline gelir.
Tabiat – Ruh Hâli İlişkisi
Romantik şiir geleneğinde sık görüldüğü gibi, tabiat unsurları şairin ruh hâlinin yansımasıdır. Gecenin sessizliği, ay ışığının aydınlığı, gölgelerin ürpertisi ve rüzgârın sesi, doğrudan şairin iç dünyasındaki izdırapla ilişkilidir. Tabiat, burada pasif bir fon değil; duyguların dile geldiği bir ortak sestir.
Çatışma: Sessizlik ile İçsel Fırtına
Şiirin dramatik yapısı, mezarlığın mutlak sessizliği ile şairin içindeki bitmeyen çığlıkların çatışmasından doğar. Dışarıda derin bir sükûnet vardır, fakat iç dünyada sürekli bir “gözyaşı, inilti, âh” atmosferi hâkimdir. Bu zıtlık, şiirin lirizmini artırır ve okuyucuda hem huzur hem de ürperti uyandırır.
İletişim ve Mesaj
Şairin asıl mesajı, insanın yalnızlığı ve ölüm karşısında çaresizliğidir. Hayatın geçiciliği, sevdaların vefasızlığı ve zamanın yıkıcılığı karşısında insan, ancak duygularına sığınır. Recaizade, bu şiirde doğrudan toplumsal bir mesaj vermekten çok, bireyin içsel yolculuğunu anlatır. Bununla birlikte, bireysel melankolinin estetik bir dille işlenişi, Tanzimat sonrası edebiyatın bireyselleşme sürecini göstermesi açısından da anlamlıdır.
Gerçeklik, Gelenek & Şair-Şiir İlişkisi
Recaizade Mahmud Ekrem’in “Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi” şiiri, hem geleneksel edebiyatın izlerini taşır hem de modern duyarlığın öncüsü sayılabilecek özellikler barındırır. Bu yönüyle eser, edebiyat tarihinde bir geçiş dönemi ürünüdür.
Gelenekle Bağlantı
Şairin dilinde Divan şiirinin etkisi açıktır. Ağır Arapça-Farsça terkipler, klasik mazmunlar ve belirli semboller şiirde sıkça yer alır. “Nâle, giryân, âh, hayal” gibi kavramlar divan edebiyatının sık işlediği soyut dünyayı çağrıştırır. Ayrıca, tezat sanatı –örneğin sessizlik ile inilti, ışık ile karanlık, hayat ile ölüm arasındaki karşıtlık– Divan şiirinde olduğu gibi burada da belirgin bir şekilde kullanılmıştır.
Modern Duyarlık
Ancak bu şiir, gelenekten bütünüyle kopmazken, modern edebiyatın bireysel duyarlığını da barındırır. Divan şiirinde genellikle tasavvufî anlamlarla ilişkilendirilen mezarlık ve ölüm teması, burada bireysel melankolinin kaynağı hâline getirilmiştir. Şair, kendi yalnızlığını ve hasretini mezarlık atmosferiyle bütünleştirerek, bireysel bir estetik inşa eder. Bu yaklaşım, Servet-i Fünun edebiyatında kuvvetle hissedilecek olan bireysel ve melankolik şiir anlayışının habercisidir.
Gerçeklik Anlayışı
Şiirde doğrudan sosyal bir gerçekliğe işaret edilmez. Bunun yerine, şairin duygusal dünyası ön plandadır. Mezarlık tasviri, bireysel içe dönüşün sahnesine dönüşür. Bu durum, Tanzimat döneminde “toplumsal fayda” anlayışına karşı “bireysel şiir”in yükselişini de simgeler. Gerçeklik, toplumsal olandan çok psikolojik olan üzerinden şekillenir.
Şair–Şiir İlişkisi
Recaizade’nin mizacı, şiirle güçlü bir bağ kurar. Hassas, kırılgan ve duygularını yoğun yaşayan bir şair kimliği, eserde açıkça sezilir. Onun sürekli “teessür” arayışı, şiirlerini ağlama, hüzün ve yalnızlık duyguları etrafında şekillendirir. “Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi” de bu ruh hâlinin en belirgin örneklerindendir. Mezarlık, onun için yalnızca bir mekân değil, ruhunun derinliklerini açığa çıkaran bir aynadır.
Yorum & Değerlendirme
“Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi”, Recaizade Mahmud Ekrem’in edebiyatımızdaki özgün yönünü sergileyen bir şiirdir. Onun bireysel duyarlığını, melankoliye yatkın mizacını ve romantik atmosfer kurma gücünü bir araya getirir. Bu bölümde şiirin güçlü ve zayıf taraflarını, estetik değerini ve okura sunduğu anlam dünyasını değerlendirelim.
Güçlü Yönler
- Atmosfer Kurma Başarısı: Şiir, mezarlık dekorunu, gece ve ay ışığıyla birleşerek kuvvetli bir ruh hâli yansıtır. Okuyucu, metnin içine girerek şairin yalnızlığını hisseder.
- Duygusal Yoğunluk: Tekrarlanan beyitler, ağlama motifini merkeze alır ve şiiri bir lirizm odağına dönüştürür. Bu yönüyle eser, bireysel duyuşun en tipik örneklerinden biridir.
- Romantik Etki: Tabiatın pasif bir fon olmaktan çıkıp şairin iç dünyasının aynasına dönüşmesi, şiirin modern duyarlığa açıldığını gösterir.
Zayıf Yönler
- Ağır Dil Kullanımı: Arapça-Farsça tamlamalar, şiirin yer yer anlaşılmasını güçleştirir. Bu yoğunluk, eserin duygusal etkisini azaltmasa da modern okuyucu için zorlayıcı olabilir.
- Yoğun Melankoli: Hüzün ve ağlama temasının sürekli işlenmesi, çeşitliliği sınırlandırır. Şiir, belli bir duygunun etrafında dönüp durduğu için tek yönlü bir atmosfer oluşturur.
Kime Hitap Eder?
Bu şiir, bireysel duyarlığa ve romantik atmosferlere ilgi duyan okura hitap eder. Özellikle Tanzimat sonrası bireyselleşme sürecini ve Servet-i Fünun’a giden estetik yolu görmek isteyenler için önemli bir kaynaktır. Aynı zamanda klasik şiir geleneğinin modern duyarlıkla nasıl buluştuğunu görmek isteyen araştırmacılar için de değerli bir örnektir.
Estetik Değeri
Eser, melankolik bireysel duyarlığın Türk şiirindeki gelişimini gösteren tipik bir metindir. Romantik dekor, Divan şiiri sembolleri ve bireysel hüzün birleşerek yeni bir şiir anlayışının kapısını açar. Bu yönüyle hem tarihsel hem de estetik açıdan kıymetlidir.
Son Not
Şiirin biçimsel özellikleri (ölçü, kafiye, nazım birimi gibi unsurlar) bu çalışmada şimdilik ele alınmamıştır. Ancak ileride Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri) bölümü tamamlandığında, şiirin yapısal analizine dair değerlendirmeler de bu yorum kısmına eklenecektir.
Sonuç olarak, “Yakacık’ta Akşamdan Sonra Bir Mezarlık Âlemi”, bireysel duyarlığı, hüzün atmosferi ve romantik etkileriyle Recaizade Mahmud Ekrem’in edebiyatımızdaki özel yerini belirleyen şiirlerden biridir. Okur için hem bir melankoli deneyimi hem de Tanzimat’tan Servet-i Fünun’a giden yolda bir estetik köprü sunar.




