
Saatleri Ayarlama Enstitüsü Romanında Zaman Teması
Giriş: Zaman Kavramının Anlatıdaki Rolü
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın edebî evreninde “zaman” yalnızca bir fiziksel ölçü birimi değil; insanın varlık deneyiminin, belleğinin ve kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Yazarın şiirlerinden denemelerine, kuramsal metinlerinden romanlarına dek neredeyse bütün eserlerinde zamanın çok katmanlı bir anlam evrenine yerleştirildiği görülür. Bu bağlamda Saatleri Ayarlama Enstitüsü, yalnızca bir toplumsal taşlama değil; aynı zamanda zamanın yapısal, düşünsel ve psikolojik yönleriyle örülmüş bir anlatı kurgusudur.
İçindekiler (Hızlı Erişim)
Tanpınar, modernleşme sürecinde geçmiş ile gelecek arasında sıkışmış bireyin dünyasını zaman üzerinden inşa eder. Romanın başkahramanı Hayri İrdal’ın yaşantısı, hem bireysel zamanın hem de toplumsal zamanın parçalanmış doğasını yansıtır. Anlatının belirgin bir kronolojik çizgiden yoksun olması, zamanın sıradan akışı yerine, zihinsel bir zaman örgüsünün tercih edildiğini gösterir. Bu özellik, eseri klasik kurmacadan ayırır ve onu “zaman merkezli roman” düzlemine taşır.
Bu yazı, Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında zaman teması etrafında örülen anlatının işleyiş biçimlerini ve bu temanın karakterlerle, mekânla ve modernleşme eleştirisiyle olan bağlantılarını incelemeyi amaçlamaktadır. Tanpınar’ın birey-toplum-zaman üçgeninde kurduğu özgün denge, yalnızca edebî bir başarı değil, aynı zamanda felsefi bir tavır olarak da değerlendirilecektir.
Zamanın Yapısal Kullanımı
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, kronolojik bir anlatı çizgisinden bilinçli olarak uzak duran bir yapı sunar. Romanın başkarakteri Hayri İrdal’ın hayatı, düz bir zaman akışıyla değil; hatırlamalar, kesintiler, geçmişe dönüşler ve zihinsel kopuşlarla anlatılır. Bu tercihin temelinde, zamanın nesnel değil, öznel bir deneyim olarak ele alınması yatar. Tanpınar, bu yapıyı özellikle “anı yazarı” kimliğiyle romanın ilk bölümünden itibaren işler hâle getirir. Hayri’nin anlatımı geçmiş ve şimdi arasında gidip gelirken, zaman çizgisi iç içe geçmiş halkalar hâline dönüşür.
Roman dört ana bölümden oluşur: Büyük Ümitler, Küçük Hakikatler, Sabaha Doğru ve Her Mevsimin Bir Sonu Vardır. Bu başlıkların her biri, hem olayların içeriğini hem de zaman algısındaki kırılmaları temsil eder. “Büyük Ümitler” bölümü, Hayri’nin geçmişe dair iyimserliğini, “Küçük Hakikatler” ise bu umutların nasıl sarsıldığını gösterir. Zaman burada yalnızca fon değil; karakterin ruh hâline yön veren aktif bir ögedir.
Anlatının birinci tekil şahısla sunulması, zamanın bireysel belleğe göre biçimlenmesini sağlar. Hayri İrdal, yaşadıklarını belli bir sıraya göre değil, zihinsel çağrışımlarla aktarır. Bu yapı, Tanpınar’ın zaman algısını bireyin hafızasıyla ilişkilendiren anlayışını doğrudan yansıtır. Romanın olayları arasındaki nedensellik çoğu zaman belirsizdir; çünkü yazar, zamanı bir anlatı aracı olmaktan çok, romanın kendisiyle iç içe geçmiş bir ideolojik yapı olarak kurmuştur.
Bu anlatı düzeni, okura hem karakterin psikolojik derinliğini kavrama hem de toplumsal dönüşüm sürecinin ritmini sezme fırsatı sunar. Tanpınar, zamanın düzenleniş biçimiyle okuma deneyimini yönlendirir. Bu yönüyle roman, sadece içerdiği olaylarla değil, anlatım biçimiyle de zaman fikrini temsil eder.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanı, bu anlamda hem anlatıcı sesi hem de yapısal formu aracılığıyla zamanı sorgulayan bir metindir. Zamanın dağınık, kesintili ve kimi zaman duraksayan akışı, yalnızca karakterin zihinsel durumunu değil, aynı zamanda toplumun modernleşme karşısındaki belirsiz yönelimini de açığa çıkarır.
Zamanın Kavramsal Derinliği ve Düşünsel Katmanlar
Tanpınar’ın zaman anlayışı yalnızca biçimsel bir kurgu tercihi değil; aynı zamanda varoluşsal bir sorgulamanın merkezidir. Roman boyunca zaman, bireyin kimliğini belirleyen, toplumun dönüşümünü şekillendiren ve kurumların işleyişini sorgulayan çok katmanlı bir kavram olarak sunulur. Zamanın içsel deneyimi ile dışsal düzenlenişi arasındaki fark, romanın temel gerilim noktalarından birini oluşturur. Bu başlık altında, zaman temasının roman içindeki düşünsel izdüşümleri iki ana eksende ele alınacaktır: bireyin kimlik arayışı ve kurumsal düzen.
Zaman ve Kimlik Arasındaki Bağ
Hayri İrdal, geçmişiyle barışamamış, şimdiki zamanı yönetemeyen ve geleceği öngöremeyen bir karakterdir. Onun yaşadığı kimlik bunalımı, yalnızca sosyal sınıf ya da kültürel kimlikle sınırlı değildir. Asıl kırılma noktası, zaman algısındaki parçalanmadır. Kendi hayatını anlamlandırmaya çalışan Hayri, zaman içinde sürekli geriye dönüşler ve iç hesaplaşmalarla örülü bir anlatım sunar. Bu yapı, bireyin kendini zaman içinde tanıma çabasının zorluğunu gözler önüne serer.
Tanpınar, zamanla kurulan bu ilişkiyi bir tür içsel çöküş olarak işler. Birey, ne tam anlamıyla geçmişin parçasıdır ne de bugünün öznesidir. Bu ara yerde kalmışlık hissi, modernleşme sürecinin bireyde yarattığı kimlik dağılmasının da göstergesidir. Zaman burada yalnızca geçen anları değil, bireyin kendisini inşa ettiği zemini simgeler.
Zamanın Kurumsal Yüzü: Enstitü
Romanın başlığına da adını veren Saatleri Ayarlama Enstitüsü, zamanın kurumsallaştırılmış biçimini temsil eder. Ancak bu temsil, gerçek bir işlev ya da toplumsal fayda sunmaz. Aksine, kurumun kuruluş amacı, saatleri “ayarlamak” gibi belirsiz ve ironik bir hedef üzerinden tanımlanır. Enstitü, zamanın kontrol altına alınabileceği yanılsamasının kurumsal karşılığıdır. Bu yönüyle, Batı tarzı modernleşmenin şekilci doğasına bir eleştiri niteliği taşır.
Enstitüde çalışan bireylerin, zamanı gerçekten ölçmek ya da düzenlemek gibi bir dertleri yoktur. Onlar, zamanın ritmini simgesel eylemlerle taklit ederler. Bu simgesel düzen, toplumsal bir boşluğun, yönsüzlüğün ve kuralsızlığın üstünü örtmeye çalışan bir sahne dekoruna dönüşür. Tanpınar burada, zamanın yalnızca bireysel değil, aynı zamanda ideolojik bir araç olarak nasıl kurulduğunu gösterir.
Toplumsal düzenin çürümüş yapısı, zaman teması etrafında kurulan anlatı içinde ironik biçimde sergilenir. Tanpınar’ın kurumları ve bireyleri zamansal bir bilinmezlik içinde işlemesi, modernleşme ideolojisinin içinin nasıl boşaldığını da gösterir.Mekân-Zaman Etkileşimi
Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında zaman yalnızca bireyin iç dünyasında ya da kurumlar üzerinden işlememektedir; aynı zamanda mekânla da bütünleşen bir boyut taşır. Tanpınar, fiziksel çevreyi bir hafıza alanı olarak kurgular. Eski konaklar, mezarlıklar, saat tamircileri, medrese avluları ve İstanbul’un giderek yabancılaşan sokakları, bireyin ve toplumun zamana yüklediği anlamları yansıtan bir sahneye dönüşür.
Romanın başlarında Hayri İrdal’ın çocukluk ve ilk gençlik yıllarının geçtiği semtler, geleneksel İstanbul yaşamının ritmini taşır. Bu mekânlar, geçmişin hatıralarıyla doludur ve zaman burada döngüseldir; belirli ritüellerle akan, gündelik hayatla iç içe geçmiş bir zaman duygusu hâkimdir. Ancak ilerleyen bölümlerde yeni semtler, apartmanlar, bürolar ve enstitü binası sahneye çıktıkça bu döngü bozulur. Zaman, bu modern mekânlarda doğrusal, mekanik ve yabancılaştırıcı bir biçime bürünür.
Bu dönüşümde en çarpıcı unsur, Enstitü’nün mekânsal yapısıdır. Bina, büyük ama içi boştur; işlevsiz koridorlar, gereksiz odalar ve sembolik eşyalarla donatılmıştır. Bu durum, zamanın şekilsel olarak düzenlenmeye çalışıldığı ama anlamının yitirildiği bir mekânsal temsile karşılık gelir. Enstitü’nün içindeki yapay düzen, aslında zamansal bir boşluğu örtme çabasından ibarettir.
Tanpınar’ın İstanbul tasviri, geçmişin birikimini taşıyan bir coğrafyanın nasıl silindiğini ve yerine kimliksiz mekânların nasıl geçtiğini gösterir. Bu değişim, zamanla mekânın birlikte çözülüşünü simgeler. Mekân artık hatırlatan değil, unutturan bir rol üstlenmektedir. Dolayısıyla zamanın sadece bireysel ve kurumsal değil, aynı zamanda topografik bir mesele hâline geldiği görülür.
Zamanın Felsefi Derinliği: Tanpınar’ın Duruşu
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın zaman anlayışı, yalnızca edebî bir izlek değil; aynı zamanda felsefî bir arayıştır. Onun meşhur dizeleri olan “Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında” sözleri, bu arayışın merkezinde yer alır. Tanpınar için zaman, insanın varoluşsal sıkışmışlığını ve kültürel devamlılık ihtiyacını aynı anda temsil eden bir düzlemdir. Bu yaklaşım, hem bireysel hem toplumsal anlamda zamana karşı duyulan ikircikli hissi yansıtır.
Tanpınar’ın felsefî duruşu Henri Bergson’un “süre” (durée) kavramıyla yakından ilişkilidir. Bergson’a göre zaman, saatle ölçülen dışsal bir mekanizma değil; içsel ve akışkan bir deneyimdir. Tanpınar da benzer biçimde, zamanı bireyin bilinç akışında yaşadığı şekliyle ele alır. Bu nedenle Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında zaman, mekanik olarak değil, karakterlerin zihinsel yapıları aracılığıyla akar. Hatırlamalar, özlemler, çelişkiler ve sezgiler bu içsel zamanın yapı taşlarını oluşturur.
Roman boyunca Hayri İrdal’ın zamanla ilişkisi neyi temsil eder? O, geçmişiyle hesaplaşamamış bir karakter olarak sürekli olarak anılara dönmekte; bugünü kavramakta zorlanmakta ve geleceğe dair umutlarını ise yapay kurumlara (örneğin Enstitü’ye) bağlamaktadır. Bu durum, bireyin zamanla kurduğu ilişkideki kırılganlığı ve kopukluğu gözler önüne serer. Aynı zamanda, toplumun modernleşme sürecinde yaşadığı zaman şokunu da simgeler.
Tanpınar için geçmiş, terk edilmesi gereken bir yük değil; bugünü anlamlandırmak için gerekli bir derinliktir. Ancak bu geçmişle kurulan bağın gelenekçi bir övgüye dönüşmemesi de önemlidir. Yazar, geçmişin değerini teslim ederken aynı zamanda onunla hesaplaşmayı da önerir. Bu bakış açısı, ne tam anlamıyla gelenekçi ne de tamamen ilerlemeci bir çizgiye denk düşer. Bu yönüyle Tanpınar, Doğu ile Batı, eskiyle yeni, geçmiş ile gelecek arasında salınan bir düşünsel konumda yer alır.
Zaman, bu bağlamda yalnızca bireyin ruhsal dünyasını değil, toplumun tarihsel belleğini ve kimlik inşasını da kuşatan bir kavrama dönüşür. Tanpınar’ın felsefî duruşu, bu çok katmanlı zaman anlayışını hem anlatım teknikleriyle hem de kurgusal temsillerle ete kemiğe büründürür. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, bu yönüyle sadece bir roman değil; aynı zamanda zamanla düşünmenin ve yazmanın en seçkin örneklerinden biridir.
Modernleşme süreciyle birlikte zamanın birey ve toplum üzerindeki düzenleyici etkisi, Tanpınar’ın romanında da önemli bir tematik gerilime dönüşür. Bu bağlamda sosyal hayatın yapı taşlarından biri olarak zamanı ele alan sosyolojinin temel kavramları, romandaki bireyin kimlik arayışı ve kurumsal düzen sorunlarını anlamayı kolaylaştırır. Özellikle Ejder Okumuş’un “Zaman Sosyolojisi: Bir Giriş Denemesi” adlı çalışması, zamanı toplumsal bir gerçeklik olarak tanımlar ve birey-toplum ilişkilerini zaman akışı üzerinden okur
Sonuç: Zaman Temasının Temsil Gücü
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, zaman temasını yalnızca bir düşünsel arka plan ya da kurgusal tercih olarak değil; yapının, anlamın ve karakter derinliğinin temel belirleyicisi olarak ele alan özgün bir romandır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın zamanla kurduğu bu çok katmanlı ilişki, hem bireysel düzeyde hem de toplumsal bağlamda derin bir sorgulamaya işaret eder.
Roman boyunca zaman, anlatının biçiminden karakterlerin psikolojisine, mekânların temsillerinden kurumsal yapıların işleyişine kadar her alanda etkin bir öğedir. Hayri İrdal’ın parçalı anlatımı, bireysel belleğin zamanla nasıl kırılgan bir düzlemde şekillendiğini gösterirken; Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı kurumun içi boş yapısı, zamanın biçimsel ama işlevsiz hâle geldiği bir toplumun sembolüne dönüşür. Bu yönüyle roman, modernleşmenin estetik bir eleştirisini zamanın estetik çözümlemesiyle iç içe geçirir.
Tanpınar, geçmişin izlerini silmeden bugünü kavramaya çalışan bir entelektüelin sesi olarak, zamanın sürekliliğini olduğu kadar kırılganlığını da vurgular. Ne geçmişe bütünüyle bağlıdır ne de geleceğe körü körüne inanan bir ilerlemecidir. Bu ikilik, romanın karakterlerine, olaylarına ve anlatım yapısına nüfuz etmiş bir dünya görüşü sunar.
Sonuç olarak Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında zaman teması, yalnızca edebî bir izleği değil; modern bireyin kültürel ve ruhsal açmazlarını görünür kılan derin bir anlam katmanını temsil eder. Bu yönüyle eser, Türk romanında zamana en rafine ve felsefî biçimde dokunan metinlerden biri olarak değerlendirilmelidir.





[…] kurulan gerilimi hem felsefi hem de sosyolojik boyutlarıyla ele alır. Romanın temel teması, zaman kavramı etrafında şekillenir. Ancak bu, yalnızca fiziksel bir zaman değil; bireysel bilinçte […]