
II Şiir Tahlili | Oktay Rifat’ın Modern Şiiri Üzerine İnceleme
Tanıtım & Şair Bilgisi
Türk şiirinin yenilikçi damarlarından biri olan Oktay Rifat, 20. yüzyıl edebiyatında hem Garip hareketiyle hem de sonrasında katıldığı İkinci Yeni ile şiir tarihine yön veren isimlerden biri olmuştur. 1914 yılında Trabzon’da doğan şair, aynı zamanda Garip akımının diğer iki kurucusu olan Orhan Veli Kanık ve Melih Cevdet Anday ile birlikte Türk şiirine serbest nazmı ve gündelik konuşma dilini kazandırmıştır. Ancak Oktay Rifat’ın edebi serüveni yalnızca Garip hareketiyle sınırlı kalmamış; 1950’li yıllardan itibaren anlamı parçalama, görsel çağrışımlar yaratma ve soyutlama gibi deneysel öğelere yönelerek İkinci Yeni şiirine yaklaşmıştır.
İçindekiler (Hızlı Erişim)
- Tanıtım & Şair Bilgisi
- Şiirden Bir Kesit
- Zihniyet / Dönemsel Arka Plan
- Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri)
- Dil & Üslup Teknikleri
- Tema & İçerik Analizi
- Ana Tema: Zaman ve İçsel Akış
- Duyular Arası Geçiş ve İçsel Manzara
- Çatışma: İçsel Tutunma ve Uzaklık
- Sözcüklerin Anlam Örüntüleri
- Mesaj: Sezgisel Bir Okuma Çağrısı
- Gerçeklik, Gelenek & Şair‑Şiir İlişkisi
- Gerçeklik: Somuttan Soyuta Bir Geçiş
- Gelenek: Garip’ten İkinci Yeni’ye Doğru
- Şair & Şiir İlişkisi: Bireysel Ruhun Estetik Yansıması
- Yorum & Değerlendirme
- Güçlü Yönler
- Zayıf Yönler
- Estetik Değeri ve Okura Hitabı
- Son Değerlendirme
Oktay Rifat’ın hayatı, sanat anlayışıyla doğrudan ilişkili bir seyir izlemiştir. Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra Paris’te siyasal bilgiler eğitimi alması, Fransız şiiri ve Batı modernizmiyle yakın temas kurmasını sağlamış, bu da özellikle 1960 sonrası şiirlerinde soyut ve simgeci ögelere yönelmesine yol açmıştır. “II” adlı şiiri de bu soyutlama eğiliminin belirginleştiği bir döneme aittir.
Şiir ilk olarak, Oktay Rifat’ın 1960’lı yıllarda yazdığı şiirlerinden biri olarak Mehmet Kaplan’ın hazırladığı Şiir Tahlilleri 2 kitabında incelenmiştir. Şiirin özgün başlığı sayılarla ifade edilmiş olması (“II”), hem tarihsel hem de sezgisel çağrışımları barındıran bir sembol olarak değerlendirilmektedir. “2” ve “II” ifadeleri doğrudan bir olaya işaret etmez; bu yönüyle de şiir, klasik anlamlandırma çabalarını boşa çıkaran modernist bir yapı sunar.
Oktay Rifat’ın şiirle kurduğu ilişki, yalnızca içerik üzerinden değil, biçim ve görsel bütünlük üzerinden de kuruludur. “II” şiirinde görsellik, ritim ve imge derinliğiyle birlikte, şairin çağrışımlara dayalı bir dünya kurma çabası hissedilir. Bu şiirde şair, imgelerle örülü bir evren kurarken, şiirin anlamını tamamıyla okurun sezgisine bırakır. Karadutlar, papatyalar, başaklar, tren yolları, çalar saat ve vapurlar gibi birbirinden farklı imgeler, sanki bir rüyayı andıran sahnelerle örülmüştür.
Özetle Oktay Rifat, “II” şiirinde yalnızca bireysel bir duyarlılığı değil, aynı zamanda Türk şiirinin biçimsel ve tematik evrimine tanıklık eden bir zihinsel dönüşümü de yansıtır. Bu şiir, hem şairin şiirsel arayışlarının bir ürünü hem de modern Türk şiirinin geldiği noktayı gösteren bir örnek olarak değerlendirilebilir.
Şiirden Bir Kesit
“Gel bulutsuz masalara yaslan
Elimi tut büyüsün
Yüzüme bak çalsın
İçimdeki çalar saat
Dönüş yollarında sarmaş dolaş”
Zihniyet / Dönemsel Arka Plan
Oktay Rifat’ın “II” adlı şiiri, Türk şiirinde 1950 sonrası yaşanan estetik ve zihinsel dönüşümün yansımasıdır. Bu dönem, Garip akımının etkisini yitirmeye başladığı, bireyin iç dünyasına, dilin olanaklarına ve soyut imgelere yönelimin arttığı bir geçiş sürecidir. Garip şiirinin sade, gündelik dile dayalı söylemine karşılık, 1950’li yıllarla birlikte Türk şiiri, anlamı belirgin olmayan, çok katmanlı ve çağrışımlarla işleyen yeni bir şiir anlayışına yönelmiştir. Oktay Rifat da bu değişimin başat isimlerinden biridir.
1950’li yıllarda Türkiye’de siyasal, toplumsal ve kültürel yapı hızla değişmektedir. Demokrat Parti iktidarının getirdiği görece özgürlük ortamı, sanatçılara daha cesur biçimsel ve tematik arayışların kapısını açmıştır. Aynı zamanda kentleşme, bireyselleşme ve Batı’ya yöneliş gibi toplumsal dinamikler, şairlerin gözünü içe ve evrensel olana çevirmesine neden olmuştur. Bu ortamda bireyin yalnızlığı, belirsizlik duygusu, zaman algısı ve bilinç akışı gibi modernist unsurlar öne çıkmıştır. Oktay Rifat da bu zihinsel iklimin etkisiyle, hem bireysel hem de şiirsel düzlemde yeni yollar aramıştır.
“II” şiiri tam da bu zihniyetin ürünüdür. Şiirde belirli bir olay örgüsü ya da anlatı yoktur. Yerine çağrışımlarla ilerleyen bir imge dizisi vardır: karadutlar, tren yolları, yelesiz kız çocukları, çalar saat, masalar ve vapurlar. Bu imgeler, herhangi bir mantıksal ilişkiyle değil, duygu ve sezgiyle bir araya getirilmiştir. Bu bağlamda şiir, rasyonel bir anlamdan çok sezgisel bir anlam üretmeye çalışır ki bu, İkinci Yeni şiirinin karakteristik bir özelliğidir.
Şiirin yazıldığı dönem, aynı zamanda Batı edebiyatında da modernist ve deneysel şiirlerin yükselişe geçtiği bir zaman dilimidir. Oktay Rifat’ın Paris’te geçirdiği yıllar boyunca edindiği Fransız şiir bilgisi, özellikle dadaizm ve sürrealizm etkisiyle harmanladığı şiir anlayışı, bu dönemde kaleme aldığı şiirlerde kendini göstermeye başlamıştır. “II”, tam anlamıyla bu etkilerin ürünü olan bir metindir: dil bilinçli şekilde parçalanmış, anlam düzeyi kırılmış, nesneler alışılmadık biçimde bir araya getirilmiştir.
Ayrıca şiirin başlığı olan “II”, dönemin zihinsel eğilimini göstermesi açısından ilgi çekicidir. Şair, başlığa kelime değil sayı ve işaret yerleştirerek, anlamı baştan kaçırmayı ya da bilinçli olarak belirsiz bırakmayı tercih eder. Bu da dönemin sanatsal anlayışıyla birebir örtüşen bir tavırdır: şiir, açıklanmak için değil, sezilmek içindir.
Sonuç olarak, “II” şiiri, Garip hareketinden gelen bir şairin İkinci Yeni ve modern şiir anlayışıyla kurduğu bağın bir yansımasıdır. Bu şiir, bireyin iç dünyasını, zamanla kurduğu ilişkiyi ve çağdaş dünyadaki parçalanmışlığını estetik bir dille yansıtarak, döneminin zihniyetini güçlü bir şekilde ortaya koyar.
Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri)
Bu bölüm, şiirin teknik çözümlemesini (nazım biçimi, nazım birimi, ölçü, kafiye-redif, uyak düzeni vb.) içerecek şekilde daha sonra ayrıntılı biçimde yazılacaktır.
Dil & Üslup Teknikleri
Oktay Rifat’ın “II” şiiri, dilin hem anlamsal hem de biçimsel sınırlarını zorlayan yapısıyla, Türk şiirinde deneysel bir eşik oluşturur. Şairin bu şiirde benimsediği üslup, anlamdan çok çağrışıma dayalı, nesneler arası ilişkileri sezgisel bir düzlemde kuran ve klasik anlatım tekniklerinden uzaklaşan bir yönelim sergiler. Bu yönüyle şiir, İkinci Yeni şiirinin temel ilkeleriyle örtüşürken, Oktay Rifat’ın bireysel şiir yolculuğunun da önemli bir durağı olarak değerlendirilebilir.
Şiirde ilk göze çarpan teknik özellik, yüksek imge yoğunluğudur. Şair, anlamı doğrudan vermek yerine imgeyle örülmüş bir atmosfer yaratır. Örneğin:
“İşte karadutları güneşin
Papatyaların renkli camları
Başakları evlerin”
Bu dizelerde, nesneler klasik mantık örgüsüne göre değil, çağrışımsal bir düzende sıralanır. Karadut, güneş, papatya, cam, başak ve ev gibi sözcükler arasında herhangi bir olay veya neden-sonuç ilişkisi kurulmaz. Bu, anlamdan çok duyu ve duygu etkisi yaratma amacına yöneliktir.
Oktay Rifat bu şiirinde geleneksel söz sanatlarından mazmun, teşbih, mübalağa gibi anlatım biçimlerine yer vermez. Onun yerine, nesnelerin ve durumların alışılmadık kombinasyonlarıyla oluşturulmuş imge zincirleri kullanır. Bu da şiiri kolay çözümlemeyi güçleştirirken, okuyucuyu aktif bir okuma sürecine dahil eder.
Metafor ve simge kullanımı şiirin belirleyici unsurlarındandır. “İçimdeki çalar saat” imgesi, hem zamana dair bilinçli bir gerilimi hem de içsel bir sezgiyi simgelerken; “bulutsuz masalara yaslan” gibi ifadeler, soyut bir eylemi maddi bir zemin üzerine oturtarak özgün bir şiirsel alan yaratır.
Şiirde ironi, iç monolog, anlatıcı sesi gibi belirgin anlatım teknikleri kullanılmaz. Ancak buna karşın, şiirin tamamı bir tür içsel atmosfer yaratımı olarak okunabilir. Özellikle “elimi tut büyüsün / yüzüme bak çalsın / içimdeki çalar saat” dizelerinde sezilen ses, bir iç benliğin dile gelişi gibidir. Bu, klasik anlamda iç monolog değilse de, bireysel bilinç akışını temsil eden bir söyleyiş biçimidir.
Ses, ahenk ve ritim açısından bakıldığında ise şiirde belirgin bir ölçü veya uyak düzeni yoktur. Bu da eserin serbest nazımla yazıldığını gösterir. Ancak buna rağmen, şiirde ses tekrarları ve ahenk yaratımı ihmal edilmemiştir. “Lokma lokma ağaçların altında / tren yolunda eğri büğrü / damları doğrayan makas” dizelerinde seslerin içsel uyumu, şiire gizli bir ritim kazandırır.
Oktay Rifat bu şiirinde görsel imgelemi ön plana çıkarır. Dize yapılarında sıfatlardan çok, isimlerin ve eylemlerin görsel dizilimi dikkat çeker. Bu yönüyle şiir, adeta bir sinema sahnesi gibi imajları arka arkaya dizerek, anlamı görsel bir akışla kurar. Her imge bir diğerinin anlamını belirlemez; tersine, bağımsız anlam odakları yaratır. Bu da şiiri parçalı, çok merkezli bir yapıya büründürür.
Sonuç olarak Oktay Rifat’ın “II” şiirinde dil, yalnızca bir anlatım aracı olmaktan çıkar, anlamı inşa eden ve yer yer yıkan bir yapıya dönüşür. Bu şiirde dil, imgenin hizmetinde bir yapı taşıdır; okuru anlamın peşinde değil, sezginin içinde dolaşmaya çağırır. Bu yönüyle şiir, geleneksel anlam arayışını aşar; modern ve postmodern şiirin önemli bir örneği haline gelir.
Tema & İçerik Analizi
Oktay Rifat’ın “II” adlı şiiri, anlamı doğrudan vermek yerine çok katmanlı bir imgesel yapı üzerinden sezdiren, bireysel duyarlılığı estetik bir dille sunan bir metindir. Şiirin belirgin bir anlatı örgüsü bulunmasa da, içerikte süreklilik gösteren temalar ve çağrışım kümeleri aracılığıyla şiirin ruhuna yaklaşmak mümkündür. Bu bağlamda şiirin temel temasını, zamanın geçiciliği, kişisel yabancılaşma, duyusal belleğin parçalanmışlığı ve içsel arayış olarak tanımlayabiliriz.
Ana Tema: Zaman ve İçsel Akış
Şiirin merkezine oturan en güçlü tema, zamanın içselleştirilmesidir. Özellikle “içimdeki çalar saat” dizesi, zamanın yalnızca dışsal bir ölçüm aracı olmadığını, bireyin içinde de işleyen bir düzen olduğunu sezdirir. Bu imge, hem varoluşsal bir farkındalığın simgesi hem de bilinçaltının sürekli işleyişine gönderme yapan şiirsel bir saat işlevi görür. Şiirde zaman, doğrusal bir anlatımla değil; imge çağrışımları ve anlık duyu durumlarıyla aktarılır.
Duyular Arası Geçiş ve İçsel Manzara
Şiirin yapısı, görsel ve işitsel çağrışımların iç içe geçtiği bir kompozisyon sunar. “Papatyaların renkli camları”, “tren yolunda eğri büğrü / damları doğrayan makas”, “vapurlar geçsin aramızdan” gibi imgeler; şehir, doğa ve insan ilişkisini doğrudan kurmak yerine, soyut bir atmosfer yaratır. Bu dizelerle birlikte şiir, fiziksel bir mekânda değil, şairin iç dünyasında kurulmuş bir manzara izlenimi verir.
Burada doğa imgeleri çok yoğun kullanılmıştır. Ancak bu doğa, klasik şiirdeki gibi idealize edilmez; doğa, parçalanmış, tuhaflaştırılmış, bağlamından koparılmış haldedir. Bu da şiirdeki bireyin dünyaya karşı yabancılaştığı izlenimini pekiştirir. Bu anlamda şiirdeki kişi, dış dünyayla bağlarını imge üzerinden yeniden kurmaya çalışan bir figürdür.
Çatışma: İçsel Tutunma ve Uzaklık
Şiirde gözle görülür bir çatışma yok gibi görünse de, dizeler arası anlam geriliminden doğan bir içsel çatışma sezilir. Bu çatışma, özellikle “gel bulutsuz masalara yaslan / elimi tut büyüsün” gibi dizelerde ortaya çıkar. Bir yandan şair, bir başkasıyla fiziksel ve duygusal temas kurmak isterken; diğer yandan bunu araya giren imgeler, zaman kırılmaları ve sessizlikler engeller. Bu da şiirin alt katmanında yer alan bir iletişimsizlik ve dokunulamayan özlem duygusunu açığa çıkarır.
Buradaki çatışma, bireyin içsel bütünlük kurma çabasıyla, dış dünyanın karmaşası arasında yaşanır. El uzatmak, göz göze gelmek, birlikte büyümek gibi arzular şiirde yer alsa da, bunların hiçbirinin gerçekleştiği kesin olarak gösterilmez. Tam aksine, bu arzular sürekli bir belirsizlik içinde asılı kalır.
Sözcüklerin Anlam Örüntüleri
Şiirdeki sözcükler, hem bireysel hem de kolektif anlam çağrışımları taşır. “Karadut”, “makas”, “çalar saat”, “tren yolu”, “vapur”, “papatya” gibi kelimeler; hem gündelik hayatta tanıdık hem de şiirsel bağlamda metafizik bir boyut taşır. Bu sözcükler arasında mantıksal değil, anlam örüntüleriyle kurulan bir bağ vardır. Örneğin “çalar saat” zamanla ilgiliyse, “tren yolu” da ilerleyişi ve ayrılığı; “makas” ise yön değişimini veya kırılmayı simgeleyebilir. Bu imgelerin anlamı, yalnızca sözlük karşılıklarından değil, şiirin genel tonundan ve diziliş biçiminden doğar.
Mesaj: Sezgisel Bir Okuma Çağrısı
“II” şiirinde açık bir mesaj ya da sonuç cümlesi yoktur. Şair, okuyucunun şiiri çözümlemesini değil, onunla birlikte duymasını, içselleştirmesini ister. Bu yönüyle şiir, bir bildiri değil; bir deneyim sunar. Oktay Rifat’ın burada yarattığı şiirsel atmosfer, okurun da kendi iç zamanı ve iç görüntüleriyle temasa geçmesini sağlar.
Gerçeklik, Gelenek & Şair‑Şiir İlişkisi
Oktay Rifat’ın “II” adlı şiiri, hem modern Türk şiirinin geçirdiği dönüşümü hem de bireysel şiir serüveninin evrelerini barındıran özgün bir metindir. Şiir, gerçekliğe doğrudan değil; dolaylı, parçalı ve çağrışıma dayalı bir yaklaşımla yönelir. Bu durum, Oktay Rifat’ın hem bireysel şiir anlayışıyla hem de içinde bulunduğu edebî gelenekle olan ilişkisini anlamak açısından önemlidir.
Gerçeklik: Somuttan Soyuta Bir Geçiş
Garip hareketinin kurucularından biri olan Oktay Rifat, ilk şiirlerinde toplumla daha doğrudan ilişkili, gündelik hayatı somut imgelerle yansıtan bir şiir anlayışına sahipti. Ancak özellikle 1950’lerden itibaren, şairin gerçeklik algısı biçim değiştirmiştir. “II” bu dönüşümün somut bir örneğidir. Şiir, dış dünyaya ait nesneleri (karadut, makas, çalar saat, vapur) kullanmasına rağmen bu nesneler, artık nesnelliklerini yitirmiştir. Her biri, bir düşün ya da sezginin parçası hâline gelmiş, şairin iç gerçekliğinin bir yansımasına dönüşmüştür.
Bu yönüyle Oktay Rifat’ın gerçeklik anlayışı, modernist çizgide evrilmiş ve bireyin ruhsal evreniyle dış dünya arasında soyut bir bağ kurma çabasına yönelmiştir. “II”, fiziksel bir mekânın ya da olayın anlatımı değil, bir duygu durumunun, bir iç deneyimin görsel olarak aktarılmasıdır.
Gelenek: Garip’ten İkinci Yeni’ye Doğru
Oktay Rifat’ın edebiyat serüveninde en dikkat çekici noktalardan biri, şiirsel gelenekle kurduğu hem devamlılık hem de kopuş ilişkisidir. Garip döneminde, geleneksel şiir kalıplarını, ölçüyü, uyak düzenini ve yüksek edebî dili reddederek şiirde bir sadeleşme ve gündelikleşme akımı başlatmıştı. Fakat 1960’lı yıllarda Garip çizgisinden uzaklaşarak İkinci Yeni’nin soyut ve kapalı şiir diline yaklaşmaya başlamıştır. Bu dönem eserlerinde, anlamın keskin çizgilerle verildiği yapıdan uzaklaşmış; şiiri görselliğe, çağrışıma ve bireysel sezgiye dayalı bir yapıya oturtmuştur.
“II” bu geçiş sürecinin belirgin örneklerinden biridir. Şiirde geleneksel halk şiiri, divan şiiri ya da Servet-i Fünun gibi önceki edebî dönemlerin biçimsel veya tematik izlerine rastlanmaz. Bunun yerine Batı’dan alınan sürrealist, dadaist ve post-sembolist yaklaşımların etkisi hissedilir. Oktay Rifat bu bağlamda, gelenekle doğrudan bir bağ kurmaz; fakat şiirsel birikimin içinde yer almayı sürdürür. Şiir, klasik değil, çağdaş bir geleneğin devamıdır.
Şair & Şiir İlişkisi: Bireysel Ruhun Estetik Yansıması
“II” şiirinde Oktay Rifat’ın iç dünyası, dış gerçeklikten daha baskındır. Şiir, şairin bireysel duyarlılığını, bilinçaltına ait görüntüleri ve zamanla kurduğu ilişkiyi estetik düzeyde sunar. Özellikle şu dizelerde bu kişisellik net biçimde hissedilir:
“Yüzüme bak çalsın
İçimdeki çalar saat”
Bu imgeler yalnızca şiirsel değil, aynı zamanda varoluşsal bir iç yankının dışavurumudur. Oktay Rifat burada, kendini anlatırken doğrudan konuşmaz; simgelerle, çağrışımlarla, sezgilerle konuşur. Bu da onun, şiiri bir “ifade aracı” değil, bir “oluş alanı” olarak gördüğünü gösterir. Şair için şiir, yaşanmış olanı anlatmak değil, şu an hissedileni yeniden yaratmak demektir.
Oktay Rifat’ın şiirle kurduğu bu ilişki, onun bireysel sanat anlayışının da temelini oluşturur. Şiiri salt estetik bir uğraş olarak değil, düşünsel ve duygusal bir keşif alanı olarak görmesi, onu dönemin pek çok şairinden ayırır. Bu nedenle “II”, şairin yalnızca şiir diliyle değil, şiirin anlamına, biçimine ve algısına dair düşüncesiyle de örtüşen bir metindir.
Yorum & Değerlendirme
Oktay Rifat’ın “II” adlı şiiri, modern Türk şiirinin anlam merkezli gelenekten kopup sezgi, imge ve çağrışıma yöneldiği bir dönemin temsilcisi olarak değerlendirilebilir. Bu şiirde anlam, doğrudan verilmeyen; okurdan zihinsel ve duygusal bir katılım isteyen bir yapıda kurgulanmıştır. Şiirin gücü, yorumun değil, sezginin, doğrudan açıklamanın değil, çağrışımın öne çıkarılmasında yatar.
Güçlü Yönler
Şiirin en belirgin güçlü yanı, yüksek imgesel derinliğe sahip olmasıdır. Oktay Rifat, şiiri bir anlam nakil aracı olmaktan çıkarıp bir deneyime dönüştürür. Okur, şiiri okurken bir yolculuğa çıkar: imgeler arasında ilerler, zaman ve mekân kavramlarını kendi belleğiyle yeniden kurar.
Şiirin ritmik yapısı da dikkat çekicidir. Ölçüsüz ve kafiyesiz serbest nazım yapısına rağmen, kelime tekrarları, ses uyumları ve ahenkli geçişlerle metne içsel bir müzikalite kazandırılmıştır. Bu müzikalite, anlamın açık olmayışını telafi eden estetik bir katman oluşturur.
Ayrıca, Oktay Rifat’ın dilde kurduğu özgürlük alanı, okurun alışıldık şiir algısını sorgulamasını sağlar. Şairin; “elimi tut büyüsün / yüzüme bak çalsın” gibi dizeleri, sıradan eylemlere büyülü bir nitelik kazandırır ve okuru klasik şiirden uzaklaştırarak yepyeni bir anlam evrenine davet eder.
Zayıf Yönler
Bu şiirin bazı okurlar açısından zayıf yönü ise, açıklık ve doğrudanlık eksikliğidir. Belirli bir anlatının, olayın ya da izlenebilir bir tematik çizginin olmayışı, anlam arayan okurlar için şiiri “anlaşılmaz” veya “kapalı” kılabilir. Özellikle Garip şiiriyle tanınan Oktay Rifat’ın, bu denli soyut bir şiir anlayışına yönelmesi, bazı okurlar tarafından uzaklaştırıcı bulunabilir.
Bir diğer potansiyel eleştiri noktası, şiirin çok sayıda imgeye yer vermesi sebebiyle fazla parçalı ve yer yer dağınık bir yapı izlenimi vermesidir. Bu durum, şiirin atmosferini oluşturan etkenlerden biri olsa da, şiirsel bütünlük arayan okur için yorucu bir okuma süreci yaratabilir.
Estetik Değeri ve Okura Hitabı
“II” şiiri, biçimsel olarak modernist estetiğin Türk şiirindeki önemli örneklerinden biridir. Oktay Rifat bu şiirinde, anlamın geri plana itildiği, şiirin bir bilinçaltı çağrışım süreciyle üretildiği bir düzlem kurar. Bu da şiiri hem bireysel hem de kültürel düzeyde yüksek estetik değer taşıyan bir metin hâline getirir.
Şiir, özellikle şiirde anlam yerine sezgi, çağrışım ve biçimsel oyun arayan okurlara hitap eder. Şiirden anlam değil, duygu ve izlenim çıkarmayı seven, şiiri bir bilinç deneyimi olarak gören okur profili için “II”, kalıcı ve yoğun bir izlenim bırakır. Ancak klasik anlatı yapısına, ölçü ve uyağa alışkın okurlar için şiir yer yer kapalı ve uzak bir metin hâline gelebilir.
Son Değerlendirme
“II”, Oktay Rifat’ın şiir yolculuğundaki dönüşümün önemli duraklarından biridir. Bu şiirde hem bireysel hem de dönemsel dönüşüm izleri vardır: Garip akımından İkinci Yeni’ye geçiş, somuttan soyuta evrilme, dilden imgeye yönelme… Tüm bunlar, Oktay Rifat’ın şiirinin değişen doğasını anlamak açısından bu metni önemli kılar.
Sonuç olarak “II”, okuyucusunu ezberini bozarak büyüleyen; hem estetik hem entelektüel katmanlar taşıyan, modern Türk şiirinin seçkin örneklerinden biridir. Anlamı çözmek değil, şiirin içinde dolaşmak isteyen her okur için tavsiye edilesi bir metindir.
Bu değerlendirmede, Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri) bölümüne dair yorumlara yer verilmemiştir. İlgili bölüm yazıldığında bu değerlendirme yeniden ele alınacaktır.




