
Evler Şiir Tahlili – Evler Şairi Behçet Necatigil’in Toplumsal Belleği
Tanıtım & Şair Bilgisi
Mehmet Behçet Necatigil (1916–1979), Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önde gelen isimlerinden biri olarak, şiirde gündelik hayatın izini süren, birey-toplum ilişkisini derinlikli biçimde sorgulayan önemli bir edebi duruş sergiler. Necatigil soyadını, 1934’te Soyadı Kanunu sonrasında almıştır. Edebiyatımızda isimler sözlüğünde, hem şair hem de “radyo oyunları” yazarı olarak anılır. Özellikle “Üç Turunçlar” gibi radyo oyunları, onun edebiyat alanındaki çok yönlülüğünü göstermiştir.
İçindekiler (Hızlı Erişim)
- Tanıtım & Şair Bilgisi
- Evler Şiirinden – Behçet Necatigil
- Zihniyet / Dönemsel Arka Plan
- Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri)
- Dil & Üslup Teknikleri
- İmge ve Semboller
- Anlatım Teknikleri ve Söyleyiş
- Ses, Ahenk ve İroni
- Sözcük Seçimi ve Anlam Yoğunluğu
- Tema & İçerik Analizi
- Ana Tema: Toplumsal Yozlaşma ve Ailevi Çözülme
- Alt Temalar
- 1. Sınıf Farkı ve Sosyal Adaletsizlik
- 2. Çocukluk ve Masumiyetin Erken Yitimi
- 3. Kadın ve Aile İlişkileri
- Tematik Çatışma ve Anlam Örgüsü
- Gerçeklik, Gelenek & Şair‑Şiir İlişkisi
- Modern Türk Şiirinde “Ev” ve Necatigil’in Özgünlüğü
- Toplumsal Gerçeklik ve Simgesel Anlatım
- Şairin Kişiliği ile Şiir Arasındaki İlişki
- Yorum & Değerlendirme
- Güçlü Yönler
- Zayıf Yönler
- Kime Hitap Eder? Estetik Değeri Nedir?
- Genel Değerlendirme ve Öneri
Adı Mehmet Behçet olan şairin edebiyata ilk adımı, 1935 yılında Varlık Dergisi’nde yayımlanan “Gece ve Yas” adlı şiiriyle olmuştur. Bu eser, onun şiir yolculuğunun başlangıcı kabul edilir. Necatigil’in şiirlerinde “ev”, “aile”, “duvar”, “oda”, “pencere” gibi sıradan mekânlar ve eşyalar, sadece birer nesne olmaktan çıkar; bireyin yalnızlığı, toplumdaki konumu ve kaderiyle bütünleşmiş simgesel yapılara dönüşür. Bu yönüyle, edebiyat çevrelerinde “evler şairi” olarak da anılabilecek bir isimdir.
“Evler” adlı şiiri de bu bağlamda Necatigil’in temel izleklerinden biri olan “yaşama mekânı”nı, toplumsal ve psikolojik bir metafor olarak ele alır. Şiir ilk kez, 1950’li yıllardan itibaren Necatigil’in geliştirdiği olgunluk dönemine ait temaların belirginleştiği bir süreçte yazılmış ve 1960’larda yayımlanmıştır. Şiirin tam olarak hangi kitapta ilk yer aldığı konusunda farklı kaynaklarda çeşitli bilgiler bulunsa da, şiirin “Eski Toprak” (1956) ile “Evler” (1970) dönemleri arasında kaleme alındığı düşünülmektedir.
Necatigil ile “Evler” şiiri arasındaki ilişki, yalnızca bir şairin tematik ilgisinin ürünü değil; aynı zamanda kişisel yaşamıyla örtüşen bir iç dökme biçimidir. Hayatının büyük kısmını apartman dairelerinde, küçük odalarda geçiren şair, mekânı sadece fiziki bir alan olarak değil, insan ilişkilerinin kaderle biçimlendiği, hatıraların ve acıların biriktiği bir “hafıza kabı” olarak işler. Şiirdeki “oda üzüntü evlerin dışı” dizeleri, bu anlamın en yoğun yansımasıdır.
Behçet Necatigil’in sanat anlayışı, Garip şiirinin sıradanlığı ile İkinci Yeni’nin soyutlaması arasında bir yerde konumlanır. Ne tamamen saf bir toplumcu gerçekçidir ne de anlamı bütünüyle bireyin iç dünyasına hapseden bir şairdir. O, “ev” kavramını merkeze alarak bireysel hayatın gündelik kargaşasını, sosyal travmalarla örülü hâlini, mütevazı ama çarpıcı bir dille yansıtır. “Evler” şiiri, bu poetikanın kristal özeti gibidir.
Evler Şiirinden – Behçet Necatigil
Evler
Evlerin çoğu eskidi gitti, tamir edilemedi,
Evlerin çoğu gereği gibi tasvir edilemedi.
Kimi hayata doymuş göründü,
Bazılara zamana uydular.
Evlerin içi oda oda üzüntü,
Evlerin dışı pencere, duvar...
-Behçet Necatigil
Zihniyet / Dönemsel Arka Plan
“Evler” şiirinin yazıldığı dönem, Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısında ciddi dönüşümlerin yaşandığı bir zaman dilimine denk gelir. 1950’li yıllardan 1970’lere kadar uzanan bu süreç, hem kentleşme hem de sınıfsal ayrışma bağlamında çalkantılıdır. Demokrat Parti’nin iktidara gelişiyle başlayan hızlı şehirleşme, gecekondulaşmayı ve büyük şehirlere göçü beraberinde getirirken; modernleşme ile geleneksel yapılar arasındaki gerilim, toplumun tüm katmanlarında hissedilir hâle gelmiştir.
Bu dönem, kırsaldan kopup şehirlere yönelen kitlenin sadece fiziksel değil, aynı zamanda sosyo-psikolojik bunalımlar yaşadığı bir geçiş evresidir. “Ev” artık yalnızca bir yaşam alanı değil, sosyal statünün ve aidiyetin belirleyicisi hâline gelmiştir. Necatigil, bu bağlamda edebiyatımızda isimler sözlüğünde “şairi olarak” farklı bir yerde durur; o, mekânları ve gündelik hayatı şiirleştirirken aynı zamanda bu değişimin tanığıdır.
Behçet Necatigil’in şiiri, 1940 kuşağının toplumcu gerçekçilik damarından beslenmekle birlikte, didaktizme kaymadan bireysel trajediler üzerinden toplumsal eleştiri üretir. Şairin “Evlerin içi oda oda üzüntü / Evlerin dışı pencere, duvar” dizeleri, hem içsel yalnızlık hem de dışsal çaresizlik duygusunu aynı anda taşır. Bu ifade, onun mekân algısını en çarpıcı biçimde yansıtan dizelerden biridir.
Öte yandan 1960’lı yıllar Türkiye’de politik çalkantılarla da anılır. Darbe sonrası oluşan güvensizlik ortamı, birey-toplum-devlet ilişkilerini zedelemiş; sınıf farkları daha görünür hâle gelmiştir. Şiirdeki “Zengin evler fakirlere çok yüksekten baktılar” dizesi, bu yapısal eşitsizlikleri doğrudan ve yalın biçimde ifade ederken; “Kadın en büyük kuvvet erkeğin işinde / Erkekleri kaçtı, kadınları kaçtı” bölümü ise toplumsal cinsiyet rollerinin değişimini, kadınların yükünü ve aile içi çözülmeyi yansıtır.
Ayrıca şiirin son bölümünde geçen “Gönül olan” ilişkilerin yerini, çıkar ilişkilerinin aldığına dair imalar, dönemin değer kaybına uğramış sosyal yapısına göndermeler taşır. “Duvar dipleri, yangın yerleri halkı” ifadesi ise bu ev sisteminden dışlanmış yoksul ve sahipsiz kitlelere dikkat çeker. Bu durum, dönemin konut politikaları, göçle gelen insanların kentlere tutunma çabası ve devletin bu gruplara yönelik ilgisizliğinin şiirsel bir eleştirisidir.
Necatigil, “Evler” şiirinde modernleşme sürecinin beraberinde getirdiği sınıfsal çatışmaları, ailevi yapının çözülmesini ve bireyin mekân içindeki yalnızlığını lirizmden uzak, nesnel bir gözlemle ele alır. Böylece “Evler”, yalnızca mimari yapıların değil, o yapıların içinde yaşanan insanlık hâllerinin de tarihsel bir belgelenişi olur.
Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri)
Not: Bu bölüm, şiirin teknik çözümlemesini (nazım biçimi, ölçü, kafiye ve yapı unsurları) içerecek şekilde daha sonra ayrıntılı olarak hazırlanacaktır.
Dil & Üslup Teknikleri
“Evler” şiiri, Behçet Necatigil’in sade ama çok katmanlı anlatım tarzını başarıyla yansıtan örneklerden biridir. Şiirde kullanılan dil, ilk bakışta yalın ve doğrudan gibi görünse de, alttan alta yoğun bir anlam ağı örülür. Şairin kelime tercihleri ve imge yapısı, hem bireysel bir duyarlılığı hem de toplumsal bir eleştiriyi taşıyacak kadar işlevseldir. Necatigil, edebiyatımızda isimler sözlüğünde anılan bir şair olmanın yanında, “radyo oyunları” ve şiirleriyle de bu çok yönlülüğünü göstermiştir.
İmge ve Semboller
Şiirin temel imgesi olan “ev”, yalnızca bir yapı ya da yaşanılan yer değil; aynı zamanda sosyal sınıf, güven, geçmiş, aidiyet ve hatta kader gibi soyut kavramları da temsil eder. “Evlerin içi oda oda üzüntü / Evlerin dışı pencere, duvar” dizesinde, iç mekânlar bireyin duygusal dünyasını yansıtırken; dış cephe, toplumun görünürdeki katılığı ve iletişimsizliğiyle özdeşleşir. Bu dizeler, Behçet Necatigil’in “evler şairi” olarak anılmasını mümkün kılan en çarpıcı örneklerdendir.
“Pencere” ve “duvar”, şiirde hem fiziksel sınırları hem de insan ilişkilerindeki iletişimsizliği ve kopukluğu simgeler. “Kaderden eski fırtınalar gibi” benzetmesi ise hem bireysel hem tarihsel travmaların evlere ve insanlara etkisini vurgular. “Nar gibi gelen çocuk” ile “taun gibi süpüren felaketler” arasında kurulan zıtlık, hayatın ne denli çelişkili ve kırılgan olduğunun altını çizer.
Anlatım Teknikleri ve Söyleyiş
Necatigil, şiirde hikâyeleştirici bir tutumdan çok gözlemci bir yaklaşımla ilerler. Betimlemeler keskin ama abartısızdır; şiirsel anlatım, doğrudanlıkla iç içedir. Didaktik olmayan bu anlatım, okuyucuyu yönlendirmektense fark ettirmeyi amaçlar. Bu anlamda şiir, epik ya da lirik olmaktan ziyade “içten ve dengeleyici bir anlatım” barındırır.
Şairin tercih ettiği tekrarlamalar, şiirin ritmini kurar ve anlamı pekiştirir. “Evlerin içi… evlerin dışı…”, “Evlerin çoğu…”, “Kimi… bazıları…”, “Evlerde…” gibi tekrarlarla hem bütünlük sağlanır hem de şiirsel vurgu artar. Bu yapı, okuru hem duygusal hem düşünsel bir sarmala çeker.
Ses, Ahenk ve İroni
Şiirde ses uyumu ve iç ritim, ölçüye dayalı değil; anlam yüküyle dengelenmiş cümle yapıları ve dize uzunlukları üzerinden sağlanır. Sert ve yumuşak ünsüzlerin dengesiyle oluşan ses örüntüsü, özellikle dramatik sahnelerde yoğunlaşır: “Evlerde nice nice cinayetler işlendi, / Ruhu bile duymadı insanların.”
Necatigil’in kullandığı örtük ironi, şiirin önemli unsurlarından biridir. “Gönül almak, hatır saymak arama.” gibi ifadeler, sadece bir tespit değil, aynı zamanda hayal kırıklığı ve toplumsal eleştiri taşır. Bu tür cümleler, okuyucunun vicdanına doğrudan dokunur.
Sözcük Seçimi ve Anlam Yoğunluğu
Şairin kullandığı kelimeler genellikle gündelik hayata ait olsa da, bağlam içinde derin bir anlam taşır. “Dirlik düzen”, “kadere bağlı”, “asi evlat”, “külhanlarda yatanlar” gibi ifadeler hem kültürel belleğe hem de toplumsal kırılma noktalarına göndermeler yapar. Bu tercihleri, onun hem “şairi olarak” Türk edebiyatında özgün bir yer edinmesini hem de farklı türlerde —örneğin radyo oyunlarında— anlatım gücünü göstermesini sağlar.
Necatigil, edebi süslerden çok sessiz ve sade bir çarpıcılıkla konuşur. Bu üslup, onun şiirlerinde sıklıkla görülen bir teknik tercihtir: anlam yoğunluğu ve atmosfer yaratımı, sanatlı söyleyişten çok, yalın ama etkileyici anlatımla sağlanır.
Tema & İçerik Analizi
Behçet Necatigil’in “Evler” şiiri, yüzeyde mimari yapılardan söz ediyor gibi görünse de, esasen bireyin toplumla, kaderle ve kendi iç dünyasıyla kurduğu ilişkiyi çok katmanlı biçimde ele alır. Şiirin temelini oluşturan unsur, “ev” kavramının çok yönlü bir metafor olarak kullanılmasıdır. Bu evler; barınaktan öte, duyguların, acıların, sınıf farklarının, kuşak çatışmalarının ve toplumsal yalnızlığın taşıyıcısı hâline gelir.
Ana Tema: Toplumsal Yozlaşma ve Ailevi Çözülme
Şiirin ana teması, modernleşmenin getirdiği toplumsal ve bireysel yabancılaşmadır. Necatigil, evleri birer aile birimi olarak ele alırken, bu yapıların zamanla bozulduğunu, duygusal sıcaklığını kaybettiğini ve yerini mekanik birer yaşam alanına bıraktığını gösterir. “Evlerin içi oda oda üzüntü” dizesiyle aile içi ilişkilerin parçalanması, “evlatlar aileye asi işte” sözüyle kuşaklar arası kopuş vurgulanır.
Aynı zamanda evlerin birer trajedi sahnesi hâline geldiği görülür. “Nice nice cinayetler işlendi / Ruhu bile duymadı insanların” dizesi, hem sembolik hem de gerçek anlamda, ev içindeki şiddet ve çöküşe işaret eder. Şiir, “ev”i güvenli bir sığınak olmaktan çıkarıp, bastırılmış acıların ve unutulmuş hatıraların mekânı hâline getirir.
Alt Temalar
1. Sınıf Farkı ve Sosyal Adaletsizlik
“Zengin evler fakirlere çok yüksekten baktılar” dizesi, sınıfsal ayrımı net biçimde ortaya koyar. Evlerin görünümü ve erişilebilirliği, ekonomik güce bağlıdır. “Külhanlarda, sarnıçlarda yatanlar” ifadesiyle konut sahibi olmayan alt sınıfların yok sayılmış varlığına dikkat çekilir. Bu durum şiirin merkezine barınma hakkı ve sosyal eşitsizlik konusunu yerleştirir.
2. Çocukluk ve Masumiyetin Erken Yitimi
“Çocuklar, büyük adam yerine evlerin kiminde” ve “Ufacık avuçlardan akşamları akan ter” dizeleri, masumiyetin çocuklukta bile nasıl sömürüldüğünü gösterir. Bu sahneler, okul çağındaki çocukların erken yaşta iş yaşamına itilmesiyle oluşan kırılgan kader döngüsünü anlatır.
3. Kadın ve Aile İlişkileri
Şiirde kadının ev içindeki rolü, hem destekleyici hem de taşıyıcı olarak betimlenir. Ancak “Kadın en büyük kuvvet erkeğin işinde / Erkekleri kaçtı, kadınları kaçtı” dizeleriyle kadınların da bu çöküşten nasibini aldığı vurgulanır. Kadın artık sadece evin direği değil, erkeklerin terk ettiği, evleri ayakta tutmaya çalışan bir figürdür.
Tematik Çatışma ve Anlam Örgüsü
Şiir boyunca dikkat çeken başlıca çatışma, geçmişteki sıcak aile yapısı ile günümüzün soğuk, ilgisiz ev ortamı arasındadır. Eskiden “dirlik düzen” içinde olan evler, artık “hatıra” olmuştur. Bu dönüşüm, yalnızca zamanla açıklanmaz; insan ilişkilerinin bozulması, bencillik, değer kaybı ve sınıf temelli baskılar da bu yıkımı besleyen öğelerdir.
Ayrıca şiirdeki kelimeler arasında anlam ağı kuran örüntüler mevcuttur:
- “Oda – üzüntü – sır – gözyaşı” zinciri içsel acıyı,
- “Duvar – yangın yeri – külhan – sarnıç” ise dışlanmışlığı ve sosyal çürümeyi temsil eder.
- “Nar gibi gelen çocuk – taun gibi süpüren felaket” zıtlığı ise umut ve yıkımın iç içe geçmiş yapısını gösterir.
Necatigil bu anlam örüntülerini sistemli bir şekilde kurarak, okuyucunun şiiri yalnızca bilgiyle değil, duygu ile de çözümlemesini sağlar.
Gerçeklik, Gelenek & Şair‑Şiir İlişkisi
Behçet Necatigil’in şiiri, bireysel deneyim ile toplumsal gerçekliği aynı potada eriten bir yapıya sahiptir. “Evler” şiirinde de bu özellik net biçimde görülür: bireyin yaşadığı mekânlar, yalnızca fiziksel değil; sosyal, ekonomik ve duygusal katmanlarla örülmüş gerçeklik alanları hâline gelir. Bu durum, Necatigil’in gerçeklik anlayışının çok boyutlu ve içsel dinamiklere açık olduğunu gösterir.
Modern Türk Şiirinde “Ev” ve Necatigil’in Özgünlüğü
Modern Türk şiirinde özellikle II. Yeni sonrası dönemde soyut imgelerin ve bireysel duyarlılıkların ön plana çıktığı görülür. Ancak Behçet Necatigil, bu anlayışın içinde daha özgün bir çizgi geliştirerek, iç mekânlar ve gündelik hayat nesneleri üzerinden bireyin hem iç dünyasını hem de toplumla olan ilişkisini anlatmayı tercih eder. Bu yaklaşımıyla, hem Garip şiirinin “sıradan” insana yönelen bakışını hem de İkinci Yeni’nin soyutlama kapasitesini harmanlar.
“Evler” şiirinde ev; yalnızca bir barınak değil, tarihsel bir yükün taşıyıcısıdır. Bu yönüyle şiir, geleneksel mesken imgesinin romantize edilmiş hâlinden farklı olarak, karanlık, kısıtlayıcı, içe kapanmış bir evren sunar. Böylece şair, geleneksel ev anlayışını modern toplumsal eleştirinin nesnesi hâline getirir.
Toplumsal Gerçeklik ve Simgesel Anlatım
Necatigil’in şiirinde gerçeklik, sadece görünen düzeyde değil; duyularla, hatıralarla ve çağrışımlarla örülmüş içsel bir gerçekliktir. Şair, şiirinde “duvar dipleri”, “yangın yerleri halkı”, “külhanlar” gibi ifadelerle görünmeyeni görünür kılar. Bu imgeler, şehir hayatının kenarında kalanların yaşamlarına bir pencere açar.
Bu yönüyle “Evler”, toplumcu gerçekçi bir şiir değildir; çünkü didaktik bir ses tonu taşımaz. Ancak eleştirel gerçekçilik denen bir tür içinde değerlendirilebilir. Şair, görünen dünyayı bireyin ruhsal ve sınıfsal konumuyla birleştirerek, ağır ama güçlü bir şiirsel yargı kurar.
Şairin Kişiliği ile Şiir Arasındaki İlişki
Behçet Necatigil’in kendi yaşamı da şiirlerinin odak noktasına yerleşen “ev” ve “iç mekân” temasıyla örtüşür. İstanbul’un arka sokaklarında, apartman dairelerinde geçen sade yaşamı; dışa dönük bir edebi şatafattan uzak, iç gözlemle örülmüş bir poetikanın temelini oluşturur. Öğretmenliği, düzenli aile hayatı, yalnızlığı ve içe kapanıklığı onun şiirlerinde de karşılık bulur.
Şairin “Evler” şiirindeki gözlem gücü, yalnızca dışarıdan bakarak değil; içeriden, o evlerde yaşamış, susmuş, beklemiş, yılmış bir gözlemcinin sesidir. Bu yönüyle şiir, şairin kendi psikolojik ve yaşamsal yansıması olarak da değerlendirilebilir. Yalnızlık, umutsuzluk, aidiyetsizlik gibi bireysel durumlar, toplumsal verilerle iç içe geçmiş hâlde sunulur.
Necatigil’in geleneğe yaklaşımı ise, onu birebir tekrar etmekten çok, dönüştürmek üzerinedir. Geleneksel halk şiirindeki “ev-aile-yuva” teması, Necatigil’in kaleminde boşalmış, çatlamış, daralmış mekânlara dönüşür. Böylece şair, modern bireyin parçalanmış dünyasını yansıtacak yeni bir anlatım dili kurar.
Yorum & Değerlendirme
Behçet Necatigil’in “Evler” şiiri, hem bireysel yaşantıyı hem de toplumsal dokuyu derinlemesine işleyen, yalın diliyle dikkat çeken, etkileyici bir metindir. Şiir, ev kavramı üzerinden yalnızca bir yaşam alanının değil; aynı zamanda psikolojik, sosyolojik ve tarihsel katmanların temsilini kurar. Bu yönüyle modern Türk şiirinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Güçlü Yönler
Şiirin en dikkat çekici ve güçlü yönü, gündelik bir imge olan “ev” üzerinden katmanlı bir anlam evreni kurabilmesidir. Sade bir sözcük örgüsüyle büyük gerçekliklere temas eden şiir, didaktik olmayan bir toplum eleştirisi niteliğindedir. Tekrarlar ve karşıtlıklar yoluyla içsel ritim yakalanmış; imgelem ile gerçeklik arasında etkili bir denge sağlanmıştır.
Ayrıca şiirin sunduğu duygusal yoğunluk, yapay bir lirikliğe kaçmadan, okuru etkileyen bir sarsıcılıkla verilmiştir. “Nar gibi gelen çocuk” ile “taun gibi süpüren felaket” arasında kurulan bağ, yaşamın hem umut hem yıkım barındıran doğasını yalın ama çarpıcı biçimde sunar.
Toplumsal eşitsizlikler, kadınların ve çocukların ev içindeki görünmeyen yükleri, kuşak çatışmaları gibi meseleler, didaktik olmadan ama güçlü bir ahlaki zeminle işlenmiştir. Bu, Necatigil’in şiirinde sıkça karşılaşılan bir başarıdır: sessizliğin içindeki çığlığı duyurmak.
Zayıf Yönler
Şiir biçimsel olarak oldukça dengeli olmakla birlikte, bazı okurlar için duygusal yoğunluk ile düşünsel mesafe arasında bir “soğukluk” oluşturabilir. Necatigil’in mesafeli anlatımı, her zaman sıcak bir duygusal bağ kurmayı tercih etmeyen bir yapıya sahiptir. Bu da şiirin duygu yoğunluğunu bir ölçüde sınırlayabilir.
Ayrıca şiirde teknik ayrıntıların sadeleştirilmiş olması, biçimsel açıdan detaycı bir okur için sınırlayıcı olabilir.
Not: Şiirin biçim ve yapı özelliklerine dair değerlendirme, ilgili teknik çözümleme bölümü yazıldığında ayrıca eklenecektir.
Kime Hitap Eder? Estetik Değeri Nedir?
“Evler”, hem edebi zevki olan bireylere hem de sosyal eleştiriye duyarlı okuyuculara hitap eder. Sade diliyle geniş bir kitleye ulaşabilse de, derinlikli anlam haritası nedeniyle özellikle şiir çözümlemeyi seven okurlar ve akademik ilgisi olanlar için daha zengin bir metin sunar.
Estetik açıdan bakıldığında şiir; yalınlık, imgesellik ve düşünsel derinlik arasındaki dengeyi başarıyla kurar. Necatigil’in en belirgin özelliklerinden biri olan “az sözcükle çok şey anlatma” başarısı bu şiirde de kendini gösterir. Şiir, gösterişsiz ama son derece rafine bir edebi işçiliğin ürünüdür.
Genel Değerlendirme ve Öneri
“Evler”, yaşadığımız alanların birer hafıza mekânı olduğunu ve bu mekânların kaderlerimizle ne denli iç içe geçtiğini şiirsel bir dille hatırlatır. Behçet Necatigil’in şiir dünyasına giriş yapmak isteyenler için hem tematik derinlik hem de estetik denge açısından çok uygun bir metindir.
Okura önerim; bu şiiri yalnızca bir “aile eleştirisi” ya da “barınma sorunu” temasıyla değil, bireyin mekânla kurduğu duygusal ve tarihsel ilişki bağlamında okumalarıdır. Böylece şiirin katmanları daha net biçimde açığa çıkacaktır.




