
Çiçekler Üşümesin Şiir Tahlili | Nurullah Genç’in Duygu Yüklü Dizeleri
Tanıtım & Şair Bilgisi
Nurullah Genç ve Şiir Evreni
Nurullah Genç, 1960 yılında Erzurum’da dünyaya gelmiş, hem akademik kimliği hem de edebî yönüyle tanınan çok yönlü bir sanatçıdır. Atatürk Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra akademik hayatına devam etmiş, çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği yapmış ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) dahil birçok kurumda yöneticilik görevlerinde bulunmuştur.
İçindekiler (Hızlı Erişim)
- Tanıtım & Şair Bilgisi
- Nurullah Genç ve Şiir Evreni
- “Çiçekler Üşümesin” Şiiri ve Şair Arasındaki Bağ
- Çiçekler Üşümesin Şiirinden | Nurullah Genç
- Zihniyet / Dönemsel Arka Plan
- 1990’lı Yılların Sosyo-Kültürel Zihniyeti ve Şiire Yansıması
- Manevi Duyarlılık ve Tasavvufi Etki
- Şairin Bireysel Tavrı ve Toplumsal Bağlantı
- Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri)
- Dil & Üslup Teknikleri
- İmgesel Yoğunluk ve Anlatım Teknikleri
- Sade Söyleyişin Gücü
- Ses Tekrarları, Ahenk ve Ritim
- İçsel Monolog ve Lirik Ben
- Tema & İçerik Analizi
- Ana Tema: Duyarlılık ve Masumiyetin Korunması
- Yan Temalar: Tabiat, Yalnızlık ve Sevgi
- Tema-Çatışma İlişkisi
- Anlam Örüntüleri ve Söz Dizimi
- Gerçeklik, Gelenek & Şair‑Şiir İlişkisi
- Gerçeklik Algısı: Fizikselden Maneviye Geçiş
- Gelenekle Kurulan Estetik Bağ
- Modern Şiir ile İlişki: Lirizm ve İçe Dönüklük
- Şairin Zihniyeti ve Şiire Yansıması
- Yorum & Değerlendirme
- Şiirin Güçlü ve Zayıf Yönleri
- Kime Hitap Eder?
- Estetik Değeri
- Sonuç: Küçük Bir Şiirde Büyük Bir Duyarlılık
Şiirle kurduğu ilişki, salt duygusal bir anlatım düzleminde değil; aynı zamanda düşünsel, tasavvufi ve ahlaki bir arka planla beslenir. Genç’in şiir anlayışı, bireysel duyarlılıkla toplumsal sorumluluğu birleştiren bir çizgi izler. Şiirlerinde genellikle tabiatın yalın güzelliği, aşkın metafizik boyutları, insanın iç dünyasına yönelik sezgisel keşifler ve derin bir manevi duyarlılık ön plandadır. Bu yönüyle o, modern Türk şiirinde hem halk şiirinin sade söyleyişinden hem de divan şiirinin sembolik yükünden izler taşıyan bir sentezci olarak değerlendirilebilir.
Nurullah Genç, 1980 sonrası Türk şiirinde, özellikle İslami duyarlılığı önceleyen edebî çevrelerde önemli bir yer edinmiştir. “Yankı ve Hüzün”, “Çiçekler Üşümesin”, “Rüveyda”, “Aşkım İsyandır Benim”, “Yağmur” gibi kitaplarında içsel temalara yönelmiş; aşk, ölüm, ilahi aşk, tabiat ve insan arasındaki metafizik ilişkiyi lirizmin yoğunluğu içinde işlemiştir. Bununla birlikte, o sadece şair değil; deneme, roman, öykü ve kişisel gelişim kitapları da kaleme almış çok yönlü bir yazardır.
“Çiçekler Üşümesin” Şiiri ve Şair Arasındaki Bağ
“Çiçekler Üşümesin” adlı şiir, Nurullah Genç’in duygusal lirikliğini en yoğun biçimde yansıttığı kısa ama son derece anlam yüklü metinlerinden biridir. Şiirin yayımlandığı tarih kesin olarak tespit edilemese de, şiirin yer aldığı Çiçekler Üşümesin kitabının 1990’lı yıllarda okurla buluştuğu bilinmektedir. Bu dönem, Türkiye’de bireysel hassasiyetlerin yeniden öne çıktığı; toplumsal çalkantılar karşısında şiirin sığınağa dönüştüğü bir dönemdir.
Nurullah Genç’in bu şiiri, onun doğaya ve insana yönelik saf sevgi anlayışını temsil eder. “Gönlümün maviliği”, “kuşların gülücüğü”, “çiçekler” gibi semboller aracılığıyla sadece doğanın değil, insanın iç dünyasının da korunması gerektiğini ima eder. Bu bağlamda şair ile şiir arasında tematik ve duygusal bir özdeşlik söz konusudur: Şiir, adeta şairin yüreğinin dışavurumudur. Soğuğa, karanlığa ve yalnızlığa karşı bir “ışık” ve “güzellik” çağrısı niteliği taşır.
Kimi eleştirmenlere göre Nurullah Genç’in şiirleri zaman zaman romantik kaçışlar içerse de, bu kaçışlar bir duyarsızlık değil; aksine, hassas bir vicdanın sığınığıdır. “Çiçekler Üşümesin” bu bağlamda, küçük görünen ama insanlık için büyük değerleri savunan bir şiirdir.
Çiçekler Üşümesin Şiirinden | Nurullah Genç
Çiçekler Üşümesin
Kar yağsada bu sessiz vadiye, gün bitmesin
Yapraklar üşüse de, çiçekler üşümesin..
-Nurullah Genç
Zihniyet / Dönemsel Arka Plan
1990’lı Yılların Sosyo-Kültürel Zihniyeti ve Şiire Yansıması
Nurullah Genç’in “Çiçekler Üşümesin” şiiri, 1990’lı yılların başında yazılmış ya da bu dönemin şiir iklimini yansıtan bir duyuşla kaleme alınmıştır. Türkiye’nin 1980 sonrası yaşadığı siyasi, toplumsal ve kültürel dönüşümler, bireyin iç dünyasına yönelişi hızlandırmış; modernleşme ile geleneksel değerler arasında bocalayan bir ruh hali doğurmuştur. Bu dönemde şiir, bir sığınak ve yeniden anlam üretme alanı olarak öne çıkmıştır.
1980 darbesi sonrası oluşan politik baskı ortamı, edebiyatı daha içe dönük, bireysel ve metafizik duyarlılıklarla örülü bir yöne sürüklemiştir. 1990’lara gelindiğinde ise bu bireysellik, sadece modern yaşamın boşluklarına değil; aynı zamanda geleneksel değerlerin kaybına ve doğayla kurulan ilişkinin yitmesine karşı da bir tepki niteliği taşır. Şairler, bu boşluğu doğa, aşk, sevgi, inanç gibi evrensel temalarla doldurmayı tercih etmiştir.
Nurullah Genç’in şiiri, işte bu zihniyet atmosferinin tipik bir yansımasıdır. O, günümüz insanının soğuklaştığı, mekanikleştiği ve doğadan koptuğu bir çağda “çiçekler üşümesin” diyerek aslında insanlığın özünü korumaya çağırmaktadır. Şiirdeki “gönlümün maviliği”, “kuşların gülücüğü”, “çiçekler”, “kar”, “yapraklar” gibi imajlar hem doğaya hem de masumiyete birer methiye gibidir. Bu ifadeler, modernleşme sürecinde kaybolan doğal duyarlılıklara karşı bir savunma refleksi oluşturur.
Manevi Duyarlılık ve Tasavvufi Etki
Nurullah Genç’in edebi dünyasında tasavvufî düşüncenin ve İslamî duyarlılığın önemli bir yeri vardır. 1990’lı yıllarda Türk edebiyatında, özellikle İslamcı entelektüel çevrelerin etkisiyle, şiirde metafizik sorgulamalar ve mistik temalar daha görünür hale gelmiştir. “Çiçekler Üşümesin” şiiri her ne kadar sade ve kısa bir metin olsa da, bu şiirsel geleneğin manevi yükünü taşır.
Burada “üşümek” yalnızca fiziksel bir durum değil; aynı zamanda ruhi bir donma, manevi bir çöküş anlamına da gelebilir. “Çiçekler üşümesin” derken aslında masumiyetin, güzelliğin, sevginin ve imanın soğuktan korunması gerektiğine dair sembolik bir çağrı yapılır. Bu anlamda şiir, dönemin değer arayışına ses veren bir metin olarak değerlendirilebilir.
Şairin Bireysel Tavrı ve Toplumsal Bağlantı
Nurullah Genç’in şiiri bireysel bir duyuşla başlasa da, içeriği itibarıyla toplumsal bir çağrıyı da içerir. “Gönlümün maviliği gitmesin gökyüzünden” dizesiyle başlayan şiir, bireyin içsel dengesine yapılan bir vurgu olsa da, bu denge toplumsal bir huzurun temel taşıdır. Şair, bireysel güzelliklerin ve iç huzurun toplumsal anlamlar taşıdığını sezgisel bir yaklaşımla ortaya koyar. Bu tavır, 1990’ların bireysel duyarlılığıyla toplumsal sorumluluğu harmanlayan şiir anlayışıyla örtüşür.
Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri)
Bu bölüm, şiirin teknik çözümlemesi daha sonra ekleneceği için şimdilik yazılmamıştır. Nazım biçimi, ölçü, uyak düzeni gibi yapısal unsurlar ileride detaylandırılacaktır.
Dil & Üslup Teknikleri
İmgesel Yoğunluk ve Anlatım Teknikleri
Nurullah Genç’in “Çiçekler Üşümesin” şiiri, kısa yapısına rağmen oldukça yoğun ve simgesel bir dil kullanır. Şair, bu şiirde imgeleri hem doğrudan hem de dolaylı anlam katmanlarıyla kullanarak yalınlık içinde derinlik yaratır. “Gönlümün maviliği”, “kuşların gülücüğü” ve “çiçeklerin üşümesi” gibi ifadeler, dış dünyaya ait fiziksel unsurlar gibi görünse de aslında şairin içsel durumunu yansıtan metaforlardır. Burada kullanılan imgeler yalnızca doğayı betimlemekle kalmaz; aynı zamanda içsel temsillere kapı aralar.
- “Gönlümün maviliği” ifadesi umut, huzur, ruhsal açıklık gibi kavramlara;
- “Kuşların gülücüğü” ise neşe, özgürlük ve hayat sevinci anlamlarına gelir.
- “Çiçeklerin üşümesi” ise hem fiziksel bir kırılganlık hem de manevi bir hassasiyetin simgesidir.
Bu yönüyle şiir, alegorik bir anlatım kurar; doğadaki değişimler aracılığıyla insanın iç dünyasında yaşadığı kırılmaları, özlemleri ve kaygıları sezdirir.
Sade Söyleyişin Gücü
Nurullah Genç’in bu şiirde tercih ettiği dil, şaşırtıcı ölçüde yalın ama aynı ölçüde da içli ve dokunaklıdır. Ağır mecazlardan, karmaşık sözdizimlerinden veya kültürel göndermelerden uzak durulmuştur. Bu tutum, şiirin herkes tarafından kolayca anlaşılmasını ve hissedilmesini sağlar. Aynı zamanda bu yalınlık, şiirin duygu yoğunluğunu daha doğrudan ve etkileyici biçimde aktarmasına yardımcı olur.
Yalın söyleyişe rağmen şiirin sıradanlığa düşmemesi, imgelerin özgünlüğü ve çağrışım gücü sayesinde sağlanır. “Kar yağsa da bu ıssız vadiye” gibi bir doğa betimlemesiyle bile yalnızlık, üşüme, zamanın geçiciliği gibi derin duygular başarıyla aktarılır.
Ses Tekrarları, Ahenk ve Ritim
Şiirin ahenk düzeyi, ses tekrarları ve yumuşak ünlülerin kullanımı sayesinde oldukça yüksektir. Örneğin:
- “Gönlümün maviliği gitmesin gökyüzünden” dizesinde “g” ve “m” seslerinin tekrarları, içsel bir ritim oluşturur.
- “Kuşların gülücüğü eksilmesin yüzünden” dizesindeki “ü” ve “g” sesleri, hem melodik hem de duygusal bir etki yaratır.
Şiir dört kısa dizeden oluşmasına rağmen ses akışı neredeyse bir ezgi gibi ilerler. Vurgu ve duraklar, duygu geçişlerini netleştirir. Şiirin genelinde yumuşak ünsüzlerin ve geniş ünlülerin tercih edilmesi, anlamla uyumlu bir akış yaratır. Bu durum şiiri sessel olarak da okşayıcı, içe işleyen bir tonla yüceltir.
İçsel Monolog ve Lirik Ben
Şiirin tamamı, bir iç sesin dünyaya fısıldadığı dilekler gibidir. Okuyucuda izlenim bırakan bu lirik ben, kendisiyle değil; dünya ve doğayla konuşur. Bu bağlamda şiir, öznel bir monolog gibi kurgulanmış; bireyin evrenle kurduğu hassas ilişkinin şiirsel izdüşümü olarak şekillenmiştir. Bu teknik, Nurullah Genç’in şiirlerinin genelinde rastlanan bireysel-duyusal eksenle de uyumludur.
Tema & İçerik Analizi
Ana Tema: Duyarlılık ve Masumiyetin Korunması
“Çiçekler Üşümesin” şiiri, dört kısa dizeden oluşan bir metin olmasına rağmen içerdiği duygu yoğunluğu ve çağrışım alanı oldukça geniştir. Şiirin temel teması, masumiyetin ve güzelliğin korunmasıdır. Bu temanın merkezinde ise doğa yer alır; ancak doğa sadece fiziksel bir arka plan değil, aynı zamanda ruhsal bir temsil alanıdır. Şairin dileği, çiçeklerin üşümemesi üzerinden yalnızca doğaya değil; insanın içsel saflığına ve inceliklerine de yöneltilmiştir.
Nurullah Genç, şiirinde tabiat imgelerini birer sembole dönüştürerek, kaybolmakta olan değerlere dikkat çeker. Gönlün maviliği, kuşların gülücüğü ve çiçeklerin üşümesi gibi ifadeler; huzur, sevinç ve umut gibi değerlerin kırılganlığına işaret eder. Bu duyarlılıklar yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsaldır. Şair, tüm insanlığa ortak bir sorumluluğu hatırlatır: Güzel olanı korumak, yaşatmak ve sürdürmek.
Yan Temalar: Tabiat, Yalnızlık ve Sevgi
Ana temayı besleyen yan temalar arasında tabiat sevgisi, yalnızlık ve koruyucu sevgi yer alır. Karla örtülmüş bir vadi imgesi, dışsal bir soğukluğu betimlerken, iç dünyadaki tenhalığın da metaforu hâline gelir. Şiirdeki “ıssız vadi” yalnızca coğrafi bir mekân değil, insanın içsel boşluğu ya da kimsesizliğidir. “Yaprakların üşümesi” ise bu yalnızlıkla yüzleşmenin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkar.
Ancak şair burada umutsuzluğu değil, merhameti ve korumayı önceler. “Gün bitmesin” dizesiyle zamanın içinde güzellikleri yaşatmak arzusu dile getirilir. Bu yaklaşım, şiirin temasını daha da derinleştirerek onu metafizik ve insani boyuta taşır.
Tema-Çatışma İlişkisi
Şiirin temelinde koruma arzusu ile zamanın ve doğanın yıkıcılığı arasında sessiz bir çatışma yatar. Kar, soğuk, vadi gibi imgeler doğanın acımasız yönünü simgelerken; gönlün maviliği, kuşların gülücüğü ve çiçekler ise yaşamın kırılgan ve güzel yanlarını temsil eder. Bu iki uç arasında yer alan insan ise hem kırılan hem de koruyan bir varlıktır.
Şair bu çatışmayı dışavurmadan, sükûnet içinde ifade eder. Duygusal bir patlamadan çok, bir içe çekilme ve dua tonuyla ele alınır şiir. Bu da şiirin lirizmini güçlendirir ve tematik derinliğini artırır.
Anlam Örüntüleri ve Söz Dizimi
Nurullah Genç’in bu şiirinde kullanılan kelimeler, anlam düzeyinde örülmüş bir örgü oluşturur. Dört dizede dikkat çekici üçlü bir yapı vardır:
- İç dünya (gönlümün maviliği)
- Dış dünya (kuşların gülücüğü, kar, vadi, yapraklar)
- Ortak varlık alanı (çiçekler)
Bu yapılar, şiirin hem bireysel hem kolektif anlam alanına hitap etmesini sağlar. Deyimleşmiş ifadeler ya da kültürel göndermeler yerine; sezgisel olarak anlam örüntüleri kurulmuştur. Bu da şiirin evrensel yorumlara açık olmasına olanak tanır.
Gerçeklik, Gelenek & Şair‑Şiir İlişkisi
Gerçeklik Algısı: Fizikselden Maneviye Geçiş
Nurullah Genç’in “Çiçekler Üşümesin” şiirinde gerçeklik, fiziksel varlıkların ötesinde duygusal ve metafizik düzeyde ele alınmıştır. Şairin kullandığı doğa unsurları —kar, vadi, yaprak, çiçek, gökyüzü, kuş— somut gerçeklikten alınmıştır; ancak bu unsurlar birer ruhsal metafora dönüşerek insana ve insanın iç dünyasına dair soyut anlamlar kazanır. Gerçeklik burada yalnızca görülen değil, hissedilen ve sezilen bir düzlemde işler.
Bu anlamda Nurullah Genç’in şiiri, gerçekliğin sembolik boyutuna yaslanan modern lirik şiir anlayışının başarılı bir örneğidir. Şair, çevresindeki doğayı ve zamanın akışını olduğu gibi değil; iç dünyanın izdüşümü olarak sunar. Bu yaklaşım, bireyin varoluşunu sadece dış koşullarla değil, içsel titreşimlerle de inşa ettiğini vurgular.
Gelenekle Kurulan Estetik Bağ
Nurullah Genç’in şiir anlayışı, Türk şiir geleneğiyle doğrudan bir bağ kurmasa da; bu geleneğin özellikle tasavvufi söyleyiş, sembolik anlatım ve estetik duyarlılık gibi yönlerinden izler taşır. “Çiçekler Üşümesin” şiirinde kullanılan imgeler ve söyleyiş sadeliği, divan şiirindeki mazmunlara uzak durmakla birlikte, onun soyut güzellik algısına yakındır. Bu şiir bir “gazel” değildir; ancak gazelin kurduğu aşk-doğa-evren üçgenini çağrıştıran bir yapıdadır.
Aynı zamanda halk şiirinin yalın diliyle de bir yakınlık taşır. Dört dizeden oluşan bu kısa şiirde, tıpkı bir halk türküsünde olduğu gibi doğa motifleri, sevgi, koruma ve içsel huzur iç içe geçmiştir. Bu da onu hem gelenekten beslenen hem de çağdaş duyarlılığı yansıtan bir metin hâline getirir.
Modern Şiir ile İlişki: Lirizm ve İçe Dönüklük
Nurullah Genç’in şiirleri, 1980 sonrası Türk şiirinde görülen lirik içe dönüş, bireysel sorgulama ve değer arayışı gibi eğilimlerle örtüşür. “Çiçekler Üşümesin” şiirinde görülen lirizm, içsel bir özlem, koruma arzusu ve sükûnet içinde seslenişle örülmüştür. Bu tutum, modern şehir hayatının gürültüsüne karşı bir sessizlik çağrısı gibidir. Şair, bireyin kendi ruhuna dönmesini; doğayla ve masumiyetle yeniden bağ kurmasını öğütler.
Bu anlamda şiir, sadece bir estetik metin değil; bir ahlaki uyarı, bir manevi bilinç çağrısı da içerir. Şairin kişiliği ve yaşam anlayışı, şiirdeki söylemle tam bir bütünlük içindedir.
Şairin Zihniyeti ve Şiire Yansıması
Nurullah Genç, akademik kimliğinin yanı sıra tasavvufi düşünceye açık, metafizik sorgulamalara duyarlı bir şairdir. Onun şiirlerinde dış dünya, içsel anlamın bir yansıması olarak yer alır. “Çiçekler Üşümesin” şiiri de bu bağlamda, şairin zihni dünyasının kısa ama etkili bir özetidir.
Şairin içsel merhameti, yaşam sevgisi, insana ve tabiata karşı duyduğu sorumluluk bilinci, bu şiirde hem tematik düzeyde hem de dilsel yapıda kendini gösterir. Böylece şiir, şairin yalnızca sanatsal değil; aynı zamanda ahlaki ve düşünsel duruşunu da temsil eden bir metne dönüşür.
Yorum & Değerlendirme
Şiirin Güçlü ve Zayıf Yönleri
Nurullah Genç’in “Çiçekler Üşümesin” şiiri, sade biçimi ve kısa yapısına rağmen taşıdığı derin anlam katmanları sayesinde etkileyici bir metne dönüşmektedir. Şiirin en güçlü yanı, yalınlık içinde yoğunluk kurabilme başarısıdır. Dört kısa dizeyle doğa, insan ruhu ve ahlaki sorumluluk arasında güçlü bir bağ kurulur. İmgelerin sembolik değeri yüksek olup, okuyucunun sezgisel okumasına da açık alanlar bırakır.
Bir diğer güçlü yönü, duygu yüklü ama gösterişsiz bir lirizm barındırmasıdır. Şair, okuyucunun içine dokunur; ancak bunu büyük laflarla ya da ağır metaforlarla değil, içten ve yalın bir söyleyişle yapar. Ayrıca şiirin ses ve ahenk düzeyi, yumuşak ünsüzler ve yinelemelerle dikkatlice kurulmuştur. Ritmik yapısı sayesinde şiir, zihinde yer eden bir melodik iz bırakır.
Zayıf yön olarak ise, şiirin hacmi nedeniyle tematik derinleşmenin sınırlı kalması gösterilebilir. Bu şiirde şair bir atmosfer kurar; ancak o atmosferin içinde dramatik bir gelişim ya da fikirsel ilerleme yerine bir durağanlık hâkimdir. Bu da bazı okurlar için şiirin duygusal etkisini azaltabilir. Ancak bu sınırlama, şairin bilinçli tercihi olarak da okunabilir: Şiir, bir sonuca ulaşmaktan çok bir hâli korumaya çalışır.
Kime Hitap Eder?
“Çiçekler Üşümesin” şiiri özellikle doğa duyarlılığı olan, duygusal, içe dönük ve maneviyat arayışındaki okurlara hitap eder. Aynı zamanda çocuklara, gençlere ya da edebiyatla yeni tanışan bireylere de anlam dünyası bakımından açık bir metindir. Anlaşılır dili ve evrensel teması sayesinde şiir, farklı yaş ve eğitim gruplarından okuyucularla kolaylıkla bağ kurabilir.
Modern hayatın getirdiği yalnızlık, yabancılaşma ve hız karşısında durmak isteyen herkes için bu şiir bir “dur ve hisset” çağrısı gibidir. Bu yönüyle sadece bir edebî metin değil, ruhsal bir mola niteliği taşır.
Estetik Değeri
Estetik açıdan bakıldığında “Çiçekler Üşümesin”, Türk şiirinde minimalist lirizmin başarılı örneklerinden biridir. Fazlalıktan arınmış, gösterişsiz ve içten gelen söyleyişiyle kalıcı bir şiirsel iz bırakır. Bu tarz, günümüzde dijitalleşen ve hızla tüketilen edebiyata karşı bir sadelik önerisi sunar. Şairin oluşturduğu doğa atmosferi, biçimsel unsurlar tamamlandığında daha da değerlenecek bir çerçeveye sahiptir.
Ayrıca, şiirin görselliğe ve duyulara hitap eden yapısı; onu resim, müzik ve sahne gibi farklı sanat alanlarına da kolaylıkla aktarılabilir kılar. Bu çok yönlü estetik potansiyel, şiirin sanatsal gücünü artıran bir etkendir.
Not: Bu tahlilde yer almayan Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri) değerlendirmesi, şiirin nazım biçimi, ölçü ve uyak düzenine dair teknik incelemeler eklendiğinde daha kapsamlı biçimde tamamlanacaktır.
Sonuç: Küçük Bir Şiirde Büyük Bir Duyarlılık
Nurullah Genç’in “Çiçekler Üşümesin” şiiri; hem bireysel hem de evrensel duyarlılıkları yalın bir söyleyiş içinde sunan, etkileyici bir şiirdir. Şairin şiirsel bakışıyla insanın iç dünyası, doğa ve zaman arasında kurulan bağ; bu kısa metinde bütünlükle yansıtılmıştır. Şiir, insanın sadece kendini değil; yaşadığı evreni, doğayı ve güzelliği de gözetmesi gerektiğini nazikçe hatırlatır.
Okura önerimiz, bu şiiri yalnızca anlamaya değil, hissetmeye çalışmalarıdır. Çünkü bu şiir, anlamdan çok hisle ilerler. Havanın soğukluğunda bir çiçeğin üşümesini düşünebilen yürekler için yazılmıştır.




