
Bir Sabah Uyanmak Şiiri Tahlili – Sabahattin Kudret Aksal
Tanıtım & Şair Bilgisi
Sabahattin Kudret Aksal, 1920 yılında İstanbul’un Beşiktaş semtinde dünyaya gelmiştir. Henüz çocuk yaşta babasını kaybeden Aksal, annesi ve teyzesi tarafından büyütülmüş; ilk ve ortaöğrenimini İstanbul’da tamamlamıştır. Lise öğrenimini 1937 yılında Özel Işık Lisesi’nde tamamlamış, burada edebiyat öğretmeni olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yönlendirmeleriyle edebiyata olan ilgisini derinleştirmiştir. 1943 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun olan şair, uzun yıllar çeşitli okullarda felsefe öğretmenliği yapmıştır. Ayrıca belediye bünyesindeki kültürel görevlerde, özellikle Şehir Tiyatroları ve Konservatuvar’da yönetici ve eğitimci olarak görev almıştır.
İçindekiler (Hızlı Erişim)
- Tanıtım & Şair Bilgisi
- Bir Sabah Uyanmak Şiirinden Bir Kesit – Sabahattin Kudret Aksal
- Zihniyet / Dönemsel Arka Plan
- Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri)
- Dil & Üslup Teknikleri
- Söyleyiş Tarzı ve Ton
- Anlatım Teknikleri
- İmge, Betimleme ve Simgesel Anlatım
- Ses, Ritim ve Ahenk
- Tema & İçerik Analizi
- Ana Tema: İçsel Özgürlük ve Farkındalık
- Yan Temalar: Doğayla Bütünleşme ve Şehirle Barış
- Tema–Çatışma İlişkisi
- Sözcük Anlam Örüntüsü ve Kavramsal Doku
- Gerçeklik, Gelenek & Şair‑Şiir İlişkisi
- Modern Türk Şiiri İçinde Konumu
- Gerçeklik Duygusu ve Günlük Yaşam
- Şairin Zihniyeti ve Şiirle Kurduğu Bağ
- Yorum & Değerlendirme
- Güçlü Yönler
- Zayıf Yönler
- Hedef Kitlesi ve Estetik Değeri
- Son Değerlendirme
Edebiyat dünyasına ilk adımını 1938 yılında Varlık dergisinde yayımlanan “Biri Var ki” adlı şiiriyle atan Aksal, kısa sürede dönemin önemli edebiyat dergilerinde adını duyurmuştur. Şiirlerinin yanı sıra öykü, deneme ve tiyatro türlerinde de eserler kaleme almıştır. Ancak onun asıl kimliği, modern bireyin ruhsal durumlarını felsefi bir derinlikle yansıtan bir şair oluşudur.
“Bir Sabah Uyanmak” adlı şiiri, Sabahattin Kudret Aksal’ın erken dönem ürünlerinden biridir. Şiir, ilk olarak 1942 yılının Ekim ayında, Varlık dergisinin 223. sayısında yayımlanmıştır. Bu tarih aynı zamanda şairin üniversite yıllarına denk gelir. Şiirin yayımlandığı dönem, Aksal’ın hem edebî kimliğini inşa ettiği hem de gündelik hayatla düşünsel alan arasında bir köprü kurmaya çalıştığı bir zaman dilimidir.
Şair ile bu şiir arasında doğrudan bir ilişki kurmak mümkündür. Felsefe eğitimi almış bir birey olarak Aksal, modern insanın gündelik hayatın tekdüzeliği içindeki çıkış arayışını şiirsel düzleme taşır. Şiirdeki tembellik çağrısı, bir yandan bireyin kapitalist düzenin ritminden koparak kendine dönmesini önerirken, öte yandan yaşanılan kente, gökyüzüne ve doğaya duyulan özlemi dile getirir. Bu yönüyle şiir, yalnızca bireysel bir kaçış önerisi değil, aynı zamanda dönemin ruhsal atmosferine de ayna tutan bir metindir.
Aksal’ın sanat anlayışı dönemsel olarak değişim göstermiştir. İlk dönemlerinde hece ölçüsüyle ve uyak düzeniyle yazdığı şiirlerde Cahit Sıtkı Tarancı gibi isimlerin etkisi görülür. Ancak 1940’lı yıllardan itibaren Garip akımının etkisiyle daha sade, yalın ve gündelik dile yaslanan şiirler kaleme almıştır. “Bir Sabah Uyanmak” da bu dönemin ruhunu taşıyan, bireyin içsel dünyasına dönmesini öneren yalın ama derinlikli bir şiir örneğidir.
Bir Sabah Uyanmak Şiirinden Bir Kesit – Sabahattin Kudret Aksal
Bir Sabah Uyanmak Şiirinden
“Öylece dolaş çiçek kokan sokaklarında
Güzel şehrinin
Yeniden tat gökyüzünü
Ağaçlara selam ver”
Sabahattin Kudret Aksal
Zihniyet / Dönemsel Arka Plan
“Bir Sabah Uyanmak” şiiri, 1942 yılında yayımlanmıştır. Bu tarih, hem Türkiye’nin hem de dünyanın çalkantılı bir dönemine işaret eder. Dünya genelinde II. Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürmekte, Türkiye ise savaşın dışında kalmaya çalışarak tarafsız bir politika izlemektedir. Ancak bu tarafsızlık, ülkedeki ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşama ağır yansımalar bırakmıştır. Karne sistemi, temel ihtiyaçlara ulaşmadaki zorluklar, içe kapanıklık ve bireylerde artan bir güvensizlik duygusu bu dönemin genel atmosferini belirleyen unsurlardandır.
Sanatsal açıdan bakıldığında ise 1940’lı yıllar Türk edebiyatında önemli bir dönüşüm dönemidir. Garip akımı bu yıllarda yükselişe geçmiş, Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat gibi isimler; sanatın halkın anlayacağı bir dile kavuşmasını, sıradan bireyin gündelik yaşamının şiire konu edilmesini savunmuştur. Şiirde bireysel yaşantılar, şehir gözlemleri, gündelik ayrıntılar önem kazanmış; sanatçıların halkla arasındaki estetik mesafe daralmıştır.
Sabahattin Kudret Aksal da bu dönemin içinde yetişmiş bir şair olarak, Garip şiirinin yalınlık ve sıradanlığı yücelten anlayışından etkilenmiştir. Ancak Aksal’ın şiirleri, Garip’in radikal mizahına ya da aşırı sıradanlığına sıkışmaz; daha içe dönük, daha felsefi bir duyarlılığı yansıtır. Bu yönüyle Aksal, döneminin genel şiir anlayışına katılmakla birlikte, bireyin içsel sesiyle düşünsel varoluşunu şiire taşıyan özgün bir çizgi oluşturur.
“Bir Sabah Uyanmak” şiirinin bu dönemsel arka planla olan ilişkisi çok belirgindir. Şiirde birey, gündelik hayatın rutini içinden sıyrılmakta, işine gitmemeyi tercih etmekte, dostlarını bekletmekte ve doğayla—gökyüzüyle, ağaçlarla, şehirle—yeni bir bağ kurmaktadır. Bu yönüyle şiir, savaş yıllarının kasvetine ve günlük yaşamın baskıcı ritmine karşı küçük ama anlamlı bir direniş önerir. Aynı zamanda bireyin kendi benliğiyle ve yaşadığı çevreyle olan ilişkisini yeniden gözden geçirme çağrısıdır.
Özellikle “Ceketin iskemleye asılı kalsın” ya da “Senden başkaları için değil / Bu güzel gün / Mavi gök” gibi dizeler, bireyin kendisine vakit ayırma, yaşadığı anın farkına varma, doğayı hissetme ihtiyacını yansıtır. Bu ihtiyaç, savaşın gölgesinde geçen yıllarda yalnızca bireysel değil, toplumsal bir gereksinimdir. Modernleşen, şehirleşen, hızlı yaşamın içine çekilen bireyin iç dünyasını işaret eden bu şiir, aynı zamanda 1940’lı yılların kültürel zeminine derinlemesine bir gönderme yapar.
Dolayısıyla “Bir Sabah Uyanmak”, yalnızca kişisel bir arzunun ya da bireysel bir isyanın değil; dönemin ruh halinin, toplumsal baskının, kültürel tedirginliğin ve içsel özgürlük arayışının şiiridir. Sabahattin Kudret Aksal, bu arayışı yalın ve içten bir dille dile getirerek dönemin estetik ve zihinsel yapısını şiirsel forma dönüştürmüştür.
Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri)
Not: Bu bölüm, “Bir Sabah Uyanmak” şiirinin nazım şekli, ölçüsü, uyak düzeni ve diğer teknik yapı özelliklerine dair kapsamlı çözümlemeyi içerecektir. Şiirin yapısal özelliklerine ilişkin değerlendirme, ilerleyen bir çalışma aşamasında detaylı olarak eklenecektir.
Dil & Üslup Teknikleri
Sabahattin Kudret Aksal’ın “Bir Sabah Uyanmak” şiiri, yalın dili ve içten söyleyişiyle dikkat çeker. Şiirin dili, günlük konuşma diline son derece yakındır; didaktik bir ton taşımaz, aksine sade, içe işleyen bir sesle bireyi düşünmeye davet eder. Bu yönüyle Aksal, Garip akımının “şiirde sadelik” ilkesini benimsese de, şiiri sıradanlaştırmadan estetik bir nitelik kazandırmayı başarır.
Söyleyiş Tarzı ve Ton
Şiirdeki üslup, doğrudan ve yalındır. Emir kipiyle kurulan cümleler (“Çık evinden”, “Ceketin iskemleye asılı kalsın”, “Ağaçlara selam ver”) okuyucuyla güçlü bir iletişim kurar. Bu yapı sayesinde şiir, bir anlatım değil; adeta bir çağrı, bir öneri gibi işler. Şairin söylemi ne içe kapanıktır ne de dışa savruk; dengeli, dingin ve yönlendirici bir tavırdadır.
Şair, bireyi günlük hayatın ağırlığından bir sabah vaktiyle çekip çıkarmaya çağırır. Ancak bu çağrı yüksek sesle değil, fısıltıyla, içsel bir yönlendirmeyle yapılır. Bu da şiire son derece insani bir samimiyet ve içtenlik kazandırır.
Anlatım Teknikleri
Şiirde doğrudan modern anlatım tekniklerinden biri olan iç monolog ya da bilinç akışı yer almaz. Ancak dizelerin emir kipinde kurgulanması, şiiri okuyan bireyde içsel bir yönelimi tetikler. Şairin önerisi, okuyucunun iç sesi haline gelir. Bu bağlamda şiir, dıştan içe akan değil, içten dışa yayılan bir etki yaratır.
Ayrıca şiirde herhangi bir geri dönüş, zaman kırılması ya da ironi kullanılmaz. Yalınlığı bozmayan bir anlatım bütünlüğü hâkimdir.
İmge, Betimleme ve Simgesel Anlatım
Aksal’ın şiiri, ilk bakışta açık anlamlı gibi görünse de, satır aralarında zengin bir imge ve sembol dünyası barındırır. “Çiçek kokan sokaklar”, “ağaçlara selam vermek”, “apartmanların hatırını sormak” gibi ifadeler yalnızca duyusal bir betimleme sunmaz; bireyin çevresiyle, doğayla ve şehirle yeniden ilişki kurma arzusunu sembolleştirir.
“Ağaçlara selam ver” dizesi, doğaya yönelmenin basit bir jest olmadığını; yaşanılan dünyayla barışma, yeniden bağ kurma isteğini temsil eder. “Ceketin iskemleye asılı kalması” ise modern bireyin düzenli hayatının, sembolik olarak terk edilişidir. Bu imgeler sayesinde şiir, kısa ve sade dizeleriyle çok katmanlı anlam alanları açar.
Ses, Ritim ve Ahenk
Şiirin biçimsel olarak kısa ve düz cümlelerle ilerlemesi, anlatımı sadeleştirirken içsel bir ritim duygusu oluşturur. Özellikle fiillerin ardı ardına sıralanması ve tekrar eden yapıların varlığı (“Senden başkaları için değil / Bu güzel gün / Mavi gök”) şiire akıcı ve melodik bir özellik kazandırır. Uyaktan ziyade ahenk unsuru, kelime seçimi ve dizilimdeki ses uyumu üzerinden kurulur.
Sert ya da yüklü bir sesleniş yoktur; şiirin tüm tonlaması, sabahın dinginliğine, huzuruna ve yavaş temposuna uygundur. Bu da okurda dingin bir ruh hâli yaratır; şiirin biçimsel yapısı ile anlam dünyası uyum içindedir.
Tema & İçerik Analizi
“Bir Sabah Uyanmak” şiiri, ilk bakışta sade bir gün başlatma önerisi gibi görünse de, içerdiği temalarla bireyin modern yaşamla olan ilişkisini sorgulayan derinlikli bir metne dönüşür. Şiirin temelinde bireyin kendini gündelik yaşamın baskılarından azat etme arzusu yer alır. Sabahattin Kudret Aksal, sıradan bir sabahı, olağanüstü bir farkındalık anına dönüştürerek, okuru hem bedensel hem de ruhsal bir uyanışa çağırır.
Ana Tema: İçsel Özgürlük ve Farkındalık
Şiirin merkezinde bireyin özgürleşme isteği vardır. “İşe gitmekten de / Bugünlük vazgeç” dizesi, sadece fiziksel bir tercihten ibaret değildir; bu, aynı zamanda bireyin kapitalist sistemin dayattığı üretkenlik, iş disiplini ve görev bilinci gibi değerlerle hesaplaşma anıdır. Şair, bireyi bir günlüğüne olsa bile bu sistemin dışına çıkmaya ve sadece kendisi için yaşamaya çağırır.
“Ceketin iskemleye asılı kalsın” dizesi ise bireyin toplumsal rolleri ve sorumluluklarıyla kurduğu ilişkinin sembolik olarak askıya alınmasını temsil eder. Şair, bu sembolik jestle, bireyin kimlik kartlarını, rollerini, görevlerini bırakmasını önerir. Bu yönüyle şiir, varoluşsal bir arayış temasını da içerir.
Yan Temalar: Doğayla Bütünleşme ve Şehirle Barış
Şiirde doğa ve şehir bir karşıtlık değil, uyum içinde sunulur. “Çiçek kokan sokaklar”, “ağaçlara selam ver”, “apartmanların hatırını sor” gibi ifadeler, bireyin doğayla olduğu kadar şehirle de barış içinde olabileceğini vurgular. Özellikle şehir imgelerinin sıcak ve dostane bir dille aktarılması, modern şiirde nadir rastlanan bir yaklaşımdır.
Şair, şehir hayatını eleştirmez; aksine, insanın çevresiyle kurduğu ilişkiyi dönüştürmeyi önerir. Apartmanların “hatırı sorulacak” kadar canlılaştırılması, şehrin insanileştirilmesini ve mekânların kişisel belleğe dönüşmesini ifade eder.
Tema–Çatışma İlişkisi
Şiirde belirgin bir dış çatışma yoktur; ancak bireyin kendi içinde yaşadığı çatışma net biçimde sezilir. Bir yanda günlük yaşamın zorunlulukları, diğer yanda özgürlük arzusu yer alır. “Bekliye dursun dostun / Kahvede” ifadesiyle sosyal ilişkilerin, “işe gitmekten vazgeç” ile sorumlulukların, yani tüm toplumsal bağların bir günlüğüne ertelenmesi önerilir. Bu erteleme, bireyin özbenliğine yönelme yolculuğudur.
Sözcük Anlam Örüntüsü ve Kavramsal Doku
Şiirde kullanılan kelimeler – sabah, eller, ev, iskemle, dost, kahve, çiçek, sokak, şehir, gökyüzü – tamamı gündelik hayatın sıradan ögeleridir. Ancak bu sözcükler, şiirde özenle seçilerek bir farkındalık alanı yaratır. Her biri, sıradanlıktan sıyrılarak okurun zihninde sembolik bir anlam kazanır. “Mavi gök” dizesi, yalnızca gökyüzünün rengini değil; zihinsel ferahlığı, özgürlük duygusunu da çağrıştırır.
Bu anlam örüntüsü, şiirin derinliğini artırırken, okuru da kendi yaşamını yeniden düşünmeye yönlendirir. Şair, herhangi bir büyük iddia ortaya koymaz; ancak sıradan bir sabahın içine evrensel bir tema yerleştirerek hem bireysel hem de toplumsal düzeyde etkileyici bir sorgulama alanı açar.
Gerçeklik, Gelenek & Şair‑Şiir İlişkisi
Sabahattin Kudret Aksal’ın “Bir Sabah Uyanmak” şiiri, modern Türk şiirinin birey merkezli anlatımına güçlü bir örnektir. Bu şiir hem Aksal’ın kişisel şiir anlayışını hem de döneminin estetik değerlerini yansıtarak edebi geleneğin modern bir halkasına eklemlenir. Aksal’ın şiirinde, bireyin yaşadığı çevreyle kurduğu ilişki ve bu ilişkinin farkındalığa dönüşmesi teması, dönemin şiirsel eğilimleriyle de uyumludur.
Modern Türk Şiiri İçinde Konumu
1940’lı yıllarda yükselişe geçen Garip akımı, geleneksel şiirin sanatlı söyleyiş biçimini, mecaz dünyasını ve aruz veznini reddederek; gündelik hayatı, sokaktaki insanı ve sade dili merkeze almıştır. Aksal, Garip şiirinin biçimsel sadeliğine yakın durmakla birlikte, onunla tam anlamıyla özdeşleşmez. Onun şiirinde Garip’in mizahi ve alaycı tutumunun yerini daha felsefi ve duygusal bir derinlik alır. “Bir Sabah Uyanmak”, bu anlamda Garip etkisinin ötesine geçerek bireyin iç dünyasını önceleyen bir modern şiir örneği oluşturur.
Aksal’ın şiirleri, İkinci Yeni’nin soyut ve kapalı anlatımına da mesafe koyar. Şair, soyutlamaya yönelse bile dili anlaşılır ve ölçülü kullanmayı tercih eder. Bu da onun şiirlerini hem edebi çevrelere hem de geniş bir okur kitlesine açık hale getirir. “Bir Sabah Uyanmak” şiirinde olduğu gibi, sade ama derinlikli anlatım, Aksal’ın şiirde yakaladığı özgün dengeyi gösterir.
Gerçeklik Duygusu ve Günlük Yaşam
Şiirde sunulan gerçeklik, nesnel bir dünyanın betimlenmesinden çok, bireyin kendi yaşamı üzerindeki farkındalığına dayanır. Sabah uyanmak, sokağa çıkmak, işi bir günlüğüne ertelemek, doğayı gözlemlemek gibi eylemler, her gün yaşanan sıradan sahnelerken, şiirin bağlamında anlamlı bir yaşantıya dönüşür.
Bu yönüyle şiir, bireyin kendi yaşadığı gerçekliği yeniden keşfetmesini sağlar. Aksal’ın şiiri, büyük ideallere ya da hayali düşlere yönelmeden, küçük bir gözlemle büyük bir içsel dönüşümün yolunu açar. Gerçeklik burada estetik bir deneyime dönüşmüş; şiir, yaşamla doğrudan temas kurabilen bir alan haline gelmiştir.
Şairin Zihniyeti ve Şiirle Kurduğu Bağ
Sabahattin Kudret Aksal, felsefe eğitimi almış bir sanatçıdır. Onun şiirlerinde bu eğitimin etkileri sıkça hissedilir. Ancak Aksal, akademik bir kavramsallaştırmadan uzak durarak felsefi düşünceyi yaşamın içinden çekip çıkarır. “Bir Sabah Uyanmak” şiirinde bu yaklaşım açıkça görülür. Bireyin kendisiyle baş başa kalma arzusu, günlük yaşamın yeniden anlamlandırılması, doğayla ve şehirle kurulacak bağın ruhsal etkisi; tümü, şairin felsefi derinliğinin şiirsel ifadeye dönüştüğünün göstergesidir.
Şiir aynı zamanda Aksal’ın kişilik özelliklerini de yansıtır. Gösterişten uzak, içe dönük, sakin ve sorgulayıcı bir sesle yazılmış olması, onun yaşamındaki duruşla örtüşür. Aksal’ın kişisel duyarlılıkları, şehir yaşamına dair gözlemleri ve insan ilişkilerine bakışı, bu şiirde somutlaşır. Şair, kendi dünyasını evrensel temalarla harmanlayarak, sade görünen bir metni çok boyutlu bir şiirsel yapıya dönüştürmüştür.
Yorum & Değerlendirme
“Bir Sabah Uyanmak” şiiri, yalın diliyle derin anlamlar barındıran, küçük ölçekte yazılmış ama büyük düşünsel açılımlar sağlayan bir metin olarak öne çıkar. Sabahattin Kudret Aksal, bu şiirle hem bireyin modern dünyadaki yerini sorgular hem de okuruna gündelik hayatın sıradanlığı içinde saklı olan anlamlara dair bir farkındalık önerir. Şiir; ne toplumsal bir eleştiri ne bireysel bir haykırış içerir; bunun yerine sessiz, yumuşak ama etkili bir çağrıdır.
Güçlü Yönler
Şiirin en güçlü yönü, dile hâkimiyetindeki sadelik ve bu sadeliğin içerdiği derinliktir. Şair, karmaşık imgelerden, süslü söyleyişlerden ya da zorlayıcı bir anlam katmanından uzak durarak, yalın cümlelerle okuyucuda geniş çağrışım alanları yaratır. Bu, şiirin hem estetik başarısını hem de evrensel geçerliliğini artırır.
İkinci olarak, şiirin felsefi ve içsel yönelimli yapısı, okuyucunun kişisel deneyimleriyle kolayca bütünleşmesine imkân tanır. Herkesin kendi hayatından bir sabahı, bir gökyüzünü, bir sokak yürüyüşünü hatırlamasına olanak sağlar. Şiir bu yönüyle bireysel bir deneyimi toplumsal bir duyguya dönüştürür.
Ayrıca doğayla, şehirle ve gündelik yaşamla kurulan ilişki, şiiri yalnızca bireysel bir içe dönüş olarak değil; aynı zamanda modern bireyin çevresiyle kurduğu bağın da yeniden yorumlanması olarak okumayı mümkün kılar.
Zayıf Yönler
Şiirin teknik açıdan zayıf yönlerine dair kesin bir değerlendirme yapılabilmesi, henüz yazılmamış olan Biçim & Yapı (Şekil Özellikleri) bölümüne bağlıdır. Şiirdeki ölçü, kafiye düzeni, nazım şekli gibi yapısal bileşenlerin şiirin ritmik ve estetik etkisine ne ölçüde katkı sağladığı bu teknik çözümleme ile netlik kazanacaktır.
Ancak şimdilik, biçimsel yönlerin geri planda kaldığı, anlamın ön planda olduğu bir şiir yapısıyla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Bu da bazı okurlar için şiiri “fazla basit” ya da “fazla düz” gibi algılanabilir hale getirebilir.
Hedef Kitlesi ve Estetik Değeri
“Bir Sabah Uyanmak”, özellikle şehir hayatının rutininden bunalan, bireysel sorgulamalarla yaşamına yön vermek isteyen okuyucular için güçlü bir çağrıdır. Sade dili sayesinde her yaştan okuyucuya ulaşabilirken, içerdiği felsefi derinlik sayesinde edebiyatla daha içli dışlı okurlar için de doyurucu bir zemin sunar.
Şiirin estetik değeri, biçim değil içerik üzerinden inşa edilmiştir. Sözcüklerin seçimi, cümlelerin ritmik akışı ve imgelerin hafifliği; bütünsel bir şiirsel etki yaratır. Bu açıdan bakıldığında “Bir Sabah Uyanmak”, modern Türk şiirinin sessiz ama sağlam örneklerinden biridir.
Not: Şiirin teknik yönlerine (ölçü, kafiye, nazım biçimi vb.) dair değerlendirme, “Biçim & Yapı” bölümü eklendiğinde bütüncül olarak yeniden ele alınacaktır.
Son Değerlendirme
Sabahattin Kudret Aksal’ın “Bir Sabah Uyanmak” adlı şiiri, okurunu ne bir söylevle ne de didaktik bir yönlendirmeyle karşılar. Aksine, sabahın sükûnetinde içsel bir aydınlanmaya, kendiyle ve çevresiyle barışmaya çağırır. Bu çağrının sadeliği, şiirin gücünü oluşturur. Hayatın karmaşası içinde kısa ama derin bir duruş öneren bu şiir, hem edebi hem de yaşamsal açıdan yeniden okunmayı hak eder.




